Bugün durağan bir seyirle geçti. Günün ilk dakikalarını yemekhanede komutanın doğum gününde bize evrak doldurttuğunu öğrenmemizle geçirdik. Sabah kahvaltıdan sonra evrak işlerini halletmemizle birlikte yemek araları haricinde tatile yakışır bir gün geçirdik. Bugün ilk haftayı da devirmiş olmanın bir belirsizliği de üstümüzde.


Şimdiye kadar gözlemlediğim kadarıyla, yaşanması gereken ve yaşarken çok şikayet edilen, rezilliğin bile kabul edilebilir olduğu bu halin aranır ve özlenir olmasını insanların yavaş yavaş topluluk bilincine erişmesi ile açıklayabilirim. Eşitlik olması bu durumu tetikleyen şeylerden bir diğeri kanımca. Herkese benzer şekilde davranılması mahrumiyet ve çaresizlik dostluklarının oluşmasına sebep oluyor. Pek de kalıcı olmayan bu dostluklar mahrumiyet ve çaresizlik durumunun ortadan kalkmasıyla lambadaki cin misali kaybolabiliyor.


Sevdiğimi özlemekten başka aklımda bir şey yok. Dış dünya ile bağlantım hoparlörü bozuk bir tuşlu telefondan yakınlarımın sesini duyabilmek için bulunduğun yeri arşınlamaktan ötede değil. Dışarıdaki hayatımda neler yaptığım, ne ile uğraştığım ile ilgili hiçbir kaygı duymuyorum. Çok enteresan bir durum ama hal böyle. İçimde herhangi bir sıkıntı yok. Burası hayatın kısa bir özeti gibi. İnsanların birbirini etkilemesinin önemli örneklerine burada da rastlanıyor. Akıl yürütmenin zor olmasına karşın laf üretmenin ve tüketmenin menbaı olan bir yer haline geliyor burası da. Herkesin sürekli olarak şikayet ettiği ancak bu şikayet edilen durumun ortadan kalkması için elinden gelen ya da gelebilecek olan fiillerin asgarisini dahi yapmıyor oluşu gerçekten dikkate değer.