müsaadenizle,

yadigar ceketimi küpeşteye

altı köşeli kasketimi masanıza


cebimde buruşturduğum şiirlerimi

gözlerinize seriyorum


esasında suskunum,

susmuşum.


lisanım alaturka,

sefil ama daniska


çehrem bir o kadar zemher

ruhanî ızdıraptan olsa gerek bu zemher


düşen yapraklarla hesaplaşacağız!

tanıyorlar mı ihale almadan evvel

toprağımın her karışındaki kefilsiz yatanları,

bir arap putu nidalarıyla genç yaşta batanları


seyreylerken bu toplum denen gaitadan tiksin

mizantropistleşmeden ne düşleyebilir bu nefsim


popüler kültür denen neresinden baksan mezbele

zamane ahvali kem ne havayiç bi' mezhebe


vira bismillah çekip bi' krematoryuma kapatın beni

usandım bu dört duvar arası kobay fareliğinden


senin aklına da uğramam ya

kapattığın kuyu en derininden


kalbim adınla çağlardı

dimağımda mânân canândı

hayat, ressam ellerinde bin darbe almaktı

bir göz kırpışında can bulmaktı

anlamazdın ya sen

yaren, ağlardın ya sen

ademiyetin meskenimi belledi mezarlık sakini

"la belle dame sans merci"


sahi,

içimdeki kalan küllerden

doğurduğun çocuğu,

diri diri gömüp

çığlıklarına kahkahalar atarken

dedim ki: "doğdun iyi ki!"


artık, asgari birkaç duyguyla yaşar

acımasız personalarımın iyi yanlarıma

melatonin pompalamasıyla yaşlanırım


teskin bir düş artık,

kavgalara tamah zihnim


hilkatimden yana, günde gayrinizami beş vakit

kendimle çetrefilli çelişir, didişir


ardından damaklarıma sert bir keşke kahvesi oturturum,

kalem kâğıt tartaklarım keyfimden


ben, kayboluşumu ararken aldığım alkolün

vergisiyle yapılan caminin minaresinden

atlayacağım,


boynuma bir not bırakacağım

intikal etmeden evvel çığıracağım.