Begonyalı çiçekleri artık yok Asuman hanımın

Ne de ince hortumlu yeşil ibriği penceresinde

Şiir yazmayı unutalıysa ben çok oldu

Lanetlendim en büyük adıyla tanrının


Işığına hiç ayak basılmamış

Bir sokak lambası artık tek gördüğüm

En yüce camdan anlamları kırık

Senelerdir toprağın içinde

Onu aydınlatmayaysa yürek ister

Ey yıllar önce nöbete durmuş ölümüne susamış asker

Yak lambalarını


Ne tadı var şehrin ne tuzu artık

Ne o kişi eksik ne de başka bir hüzün

Öyle

Hiçbir beklentisi kalmamış şehrin

Hiçbir şeyden


Herkesse her şeyle küs

Herkesin alacağı var herkesten

Hürriyetini ve özgürlüğünü

Ve ben artık korkmuyorum

Sevmekten korktuğum kadar

Hiçbir şeyden


Yaşamış ya da yaşamamış

Bir şekilde yaşamayı başarmış

Şehrimin insanları

Tezatlıklarla dolu bir bilmece

İçlerinde bin endişe

Gündüzleri gündüz geceleri gece

Bakıyor pencerelerden güneşe

Ruhlarının alev parçaları


Ve şu yaprakları sonbahardan bozma

Yaşlı ağaç

Kemikleri soğuk ama yaprakları

Alevler gibi şen şakrak

Güz geldi

Bulutlar ağladı ağlayacak

En sert toprakları tatlı bir öpücükle yumuşatarak

İnandırarak huzuruna yeryüzünü

Kuşları böcekleri ve saksıları