sen bu dünyada yaşayalı yedi yıl oluyor
ilk üçünden haberin bile yok hiçbir şey hatırlamazsın
dört yıl diyelim biz şuna
dört yıl tanımak için dünyayı
ne öğrendin çocuk dört yılda
ne öğrendin de unuttun çocuk olduğunu
ne zaman tanıştın acıyla
baban ömrü boyunca çalışsa alamayacağı bir arabayı kullanan
ömrü boyunca tek bir gün çalışmamış şımarık bir çocuk tarafından ezildiğinde mi
o temizlemiş kanındaki alkolü uyuşturucu parayla
onu değil babanı suçlu bulmuşlar
ama sen niye böyle suçlu bakıyorsun çocuk
sen mezar başında ağlarken
o arkadaşlarının verdiği moral partisinde güldüğünde
kabul mü ettin sana düşen payı
o an okuma yazmayı öğrendin de görünmez bir yasayı mı okuyuverdin
paranın ne olduğunu
istediğin şekeri alamadığında değil de baban öldüğünde
abin sana artık okula gitmeyeceğini söylediğinde
neden sorusuna verilen cevapta mı öğrendin
çocuk, ne hissettin o an
abin önlüğünü bir gün sen giyersen diye
kutsal bir bayrak gibi katlayıp dolaba kaldırırken
sen onu ilk kez tulumlar içinde gördüğünde
ne hissettin çocuk, anlat
hani akşam gelmiş eve her tarafı kir pas içinde olmasına rağmen
sen yüzündeki kızarıklığı fark edip merakla dokunduğun an abinin acı çeken sesiyle irkildiğinde
yüreğinde kaç tokat patladı anlat çocuk
evinizi dükkan mı sandın
her eşyanızın satıldığını gördüğünde
her gün bir yabancının evinize girip senin sandıklarını alıp çıktığında karıştı mı kafan
bulabildin mi çocuk annenin çok sevdiği kaybolan kolyesini
yoksa hala mı arıyorsun annen biraz olsun sevinsin diye
peki ya ne zaman öğrendin aslında hiçbir şeyin sahibi olmadığını
beş evi olan biri tarafından sokağa atıldığında mı
o yüzden mi hala benim evim yok diyorsun
nasıl öğrendin annenin hasta olduğunu
saçı eline geldiğinde mi
yüzünde eksik olanın dökülen kaşı olduğunu fark ettiğinde mi
sarıldığında hissettiğin kemiğinde mi
keşke bir doktor olsam çocuk
anneni iyi ederken atsam seni odanın dışına
senin haberin bile olmasa hastalığından
içim almıyor çocuk anlıyor musun
öfke doluyorum
sen daha kaç yaşındasın
yaşın kaç başın kaç
bu ne hadsizlik çocuk
bu yaşta hasta bir kadına bakmak ne demek
utanmıyor musun bunca acıyı bu kadar az yıla sığdırmaya
yüzündeki o ifade ne çocuk
yaşlılar gibi unutmuşsun gülmeyi
yedi yaşındasın senin yanında küçük hissediyorum kendimi
sanki ceketimi versem küçük gelir sana
ne zaman öğrendin bu kadar şeyi
nereden biliyorsun açlığı
sana mideni kuşakla sıkıştırmayı kim öğretti
üzerindeki çöp kokusu ne
benden niye sigara istiyorsun nereden öğrendin bu yaşta sigara içmeyi
dalıp gitmelere ne zaman başladın
oyun oynayacak zamanım yok ne demek çocuk
sen bu lafları nereden öğrendin
sen hadsizsin çocuk
seni görene kadar mutluydum
niye çıktın karşıma
çocuksun sen çocuk
benim seni görünce mutlu olmam, eğlenmem gerekiyordu
şimdi anamın karnından kovulmuş
bir deriden süzülen ışığı çırılçıplak görmüş gibiyim
yummak istiyorum gözlerimi yummak
içimdeki gözyaşılarını dışıma akıtıp kendi fetüsümü yaratmak
sen de bir kez olsun ağla en azından çocuk
isyan et benim gibi
her şeyi kabullenmiş gibi bakma
isyan etmenin faydasız olduğunu öğrenmemiş ol en azından
hayatı biliyormuş gibi bakma bana çocuk
yalvarırım öyle bakma
ne olur biraz olsun haddini bil
bana da unutturdun bildiklerimi
bilmediklerimi öğrettin
haklısın
seni bugün doyursam yarın aç bırakırım
seni aç bırakana bugün kızsam yarın unuturum
meğer ben ne kadar güçsüzmüşüm
senin bir baban yok yetimsin
diğeri de kör yoksulluğuna
sen iki kere yetimsin
hayır çocuk hayır
böyle olmaz
sen haddini bileceksin
göreceksin çocuk
seni kulaklarından tutup en güzel umutlara asacağım
asılı kaldığın o yerden bakacaksın dünyaya
tutacağım o arsız mor kulaklarından,
seni başka bir hayatın içine atacağım
Söz çocuk, söz!