Yeşil gözlü değildi. Kahverengi, ela ya da siyah da değildi. Kimse söylememişti gözlerinin rengini o da bulmak için bir ses arıyordu. Saf sevgiyi düşünüyordu bir süredir. Ne olduğunu delicesine merak ediyor ve bulmak için ciddi bir gayret sarf ediyordu. Çocukluğunda babasının aldığı sarı ipi miydi sevgi? Yoksa gençliğinde anlamlı olduğunu zannettiği o bakışlara tutulmak mıydı? Hepsinin tükenmesi tatmin etmiyordu onu sevgiye karşı. Oyuncağını, minicik kalbiyle delicesine sevmişti belki ama şimdi hatırına düşmüyordu. Gençliğinde, aklını oynatacağını sandığı, uğruna perişan olduğu sevgi şimdi yanından bile geçmiyordu. Yeri geliyordu çocukluğunda koynundan ayrılmadığı annesine ergenliğinde düşman gibi davranmıştı. Zamanı mı vardı sevginin? Basit miydi yoksa sevgi böyle bir koşu bakkaldan alınacak ekmek kadar? Ama ekmeğe giden yol yokuş olunca akan terler ve sonucunda ulaşılan tokluk güzel yapmaz mıydı sevgiyi? Ya da düz yolda da sevgiyle karşılamaz mıydı insan? Hemen hemen hepsinin sonu yükselme noktasından sonra hızlı bir tükenmeye varıyordu. Belki biz çok alışmıştık dibi görmeye, sevgide bile. Tükenmeyecek sevgiyi bulmaya korkuyor muydu kız? Yoksa hiçbiri değil miydi hayatını anlamlaştıracak o his? Bir gölgenin altındayken neyin gölgeye sebep olduğunu anlamak basit görünüyordu. Ama gölgenin kaynağını göremiyordu. En azından gölgenin ferahlığının farkındaydı. Her kapıyı denemekten yorulmuştu artık. Hiç tadamayacağına inanmaya başlamıştı. Umutsuzluğa kapıldığının farkındaydı. Belki bulursa tüm insanları kurtarabilirim hissine kapılıyordu. Saçmalasa da inanacak bir şeyler buluyordu kendine. Son zamanlarda ani sinirli çıkışları, olur olmadık ağlamaları artmıştı. Daha dün çamaşır makinesinin düğmesine basarken ağlayıvermişti. Belki de hiç kendine ait olmayan bir duygunun içinde sürükleniyordu, kim bilir. Ama yaşıyordu işte. Bu duyguları yaşadığını fark etmesi mahvoluşuna bir adım daha yaklaştırıyordu. Ya bu dünyanın koşullarına uyacak ve o doğrultuda tatmin edecek bir hayat yaşayacağım, unutacağım, gözümün gördüğü yetecek ruhuma diyordu ya da bulanıklaşsam da arayacağım. Görünmesemde ben göreceğim kendimi. Bir gün hiçbir şey hissetmesem de bir an gelecek hissedeceğim diyordu. Geçtiğim yollarda bastığım toprakta izim kalsın diye değil o anlar hafızamda mesken tutsun diye yürüyeceğim diyordu. Her adımda arşınladığım yolu hatırlayıp, güç vermek için kendime. Pes ettiğim gün gözlerimin kalbime kapanacağı gündür dedi, bu sefer sesi kulaklarına varmıştı. Gözlerinden akmayan ama yüreğinde hissettiği yaşları sildi elinin ucuyla. Doğruldu yavaşça oturduğu banktan. Biraz geri durup usulca baktı banka. Ne kadar telaşsız bir bank diye fısıldayıverdi. Yoğun duygular sonucu yüksek sese güç yetiremediği bir fısıldamaydı bu. Döndü ve yeniden karıştı hayata. Belki hiç kurtulamayacağı hayata.
Hakikat Denemeleri
Yayınlandı