İnsan yeryüzüne evvel emirde (en iyisini yine Allah bilir) dehşetle gelmiştir. İlk insan dediğimiz varlık yapmaması gereken şeyi yapınca sürgünde dehşet üzere olacağı bir şeylere varma imkânı bulmuştur. Bu bir imkândır çünkü vardığı şeylerle bir hakikat algısı oluşturacak ve buradan o soylu sefere gitmeye niyet edecektir. İnsanı bu dehşet hâlinden çıkaracak olan şey nedir dersek binlerce cevap sıralamamız mümkün. Hikmet, bilgi, erdem, ahlâk, irfan, sekinet ve daha nice haslet sayarız ki insan dehşetten çıkıp bir hakikat pınarına ulaşma yolunda kaim olsun.
Hac-ı Bayram-ı Veli dua ederken "Allahım hayretimi artır" diyerek dua edermiş. Yeryüzünde bizi yaşamış olanlar ve yaşanacak olan olaylar mukabilinde hayrete düşürmeyecek herhangi bir şey yok desem abartmış olmam galiba. Kim nereden görmek isterse, felaket, delalet, dehşet, hikmet, hayret vs ona o gösterilir. Dehşete varmak için akıl sınırları zorlanır, felaket için nefis sınırları, hikmet içinse teslim sınırları zorlanır. Hayret ise hyr kökünden arapça şaşmak manasına gelir ki insan âlemde ne görse şaşırmak ile kendini bulur. Hay Allah, hadi canım, o da mı oldu derken esasen biz bir şeyler için olmayacak hükme varmışız da olanlar bizi şaşırtacak hale gelmiş demek istiyoruz. Öyle değil mi ki gözlerimizin bir hikmet karşısında büyümesi imkân içinde beklemediğimiz şeyler ile açıklansın?
Hayret etmek ya da araya ne girerse girsin bir şeylerin bizi hakikate ulaştırması açısından mühim mesele. Hakikat dediğimiz şey nicedir? İnsanoğlu başlangıçtan bu güne kadar bu soruya türlü cevap ararken ulaşan için hakikat kendini öyle bir aşikâr eder ki insan sükûn ile kal haline gelir. Hakikat dediğimiz şey, Krishanamurti için asla ulaşılmaz bir şey olarak belirtir kendini. Çünkü hakikate gitmek isteyen kendini bir yol içinde bulur hâlbuki hakikat bir yol da değil tüm yollardadır. Her şey yerle yeksân olurken hakikatin ışıması da bu minvalden. Ulaşılmak istenen şey hakikat ama imkân dünyasında bu mümkün mü onu bilecek kabiliyet ben de yok.
Öyle bir şey ki, Da Vinci; :Hakikat pınarından su içen başka bir yerden tat almaz" diyor. Gautama ise hakikat elde etmek için son dereceye gelmek lazım, son derece de ise kendine hakikat nedir sualine karşı cevabı "bilinmez" oluyor. Mitolojik olarak hakikat kanatlarda, insani olarak ise aşkınlık ve aşkla açıklanır. Modern insanın hakikat nâmına bir sözü var mı bilemem ancak Ahmed Gazzali Kuşlar Risalesinde der ki; Sultanın gölgesinde bulunmayan şehri, yıkılmamış olsa da yıkık bil. Hakikat yıkık olmayan şehrimiz de. Biz de, içimizde. Bilinir mi işte orası meçhul