delişmen bakışlar kaplar ufkumu
bileylenir bin bir duygu ve düşünce
ağ bulutlardan apansız yüreğime inen bu
öfke midir bilemem
yoksa korku mu?
ya aklım?
nereye varır onda olanca yargı
ve nereden gelmiştir?
yazık!
çetin veya çetrefilli sorular soramıyorum
yanıtlarım çocukça olmayı beceremez bir türlü
sloganlar, şehrin caddelerindeki ışıklara benzer
şaşarım
ruhum hep arka sokaklarda gezer
kırlar ve kırlangıçlar
ne olaydı bir tabloya sığsaydılar
üzerimdeki bakışlar
çıplaktır, kılıksızdır
bu diyarların kolu uzanır
yine buradan buraya
bu diyarların gürültüsü de ıssızdır
yoksul bir çocuk kaldırımda durur,
yürürken bir şehir
ve eğlerken insanı insan
gün hangisidir ne fark eder
ha ağustos ha nisan
şehrin ortasında saat kulesi
ne fark eder kaçı vurur
tanyeri ağarmış
veya karanlık çökmüş
gurubun endamı, şafağın ferahı
ne fark eder
değil mi ki insan
sevdayı da kavgayı da
vakitsiz sağarmış
ne fark eder
bir meczubun bir divanenin
bir sarhoş’un içindeki yağmur
değil mi ki
hep yerli yersiz yağarmış
bir meczup bir divane
veyahut bir sarhoş
şimdi karış karış adımlar geceyi
ağzında eski bir şarkı tutuşmuş
ağzında ıslık gibi sigara...
bir başka şehrin otogarında
bir kadın oturmuş
aynı noktaya ısrarla bakıyor
otobüsler kan gibi akıyor
otogarda kadın
belli
yüreğinin bir köşesinde yıldırımlar çakıyor
ya kalıyor giderken oradan
ya gelmişken uzaklardan
uzaklara dalıyor
bütün hislerime adice ihanet ediyor hevesim
hevesim yalnız bırakıyor beni
bir imha savaşının kıyısında
kadim zamanlarım olsun istiyorum
büyük uluslar gibi;
yükselsem, duraklasam, yıkılsam bir kez
tarih ne imiş talih ne
ah bir bilebilsem
sözlerim hikmet dolsa
dudaklarımdan saçılsa ışık
sokaktan önce bahçeye çıksam
bahçemde asma çardağı
ve duvarlarda sarmaşık
kadim zamanlarım olsa keşke
ve olsam ben o zamanlarda aşık...