Hislerimin sonuna gelmiş gibiyim. Başladığım her şey yarım, söylediğim her cümle eksik. Her şey anlamsız ve boşlukta.

Anılar şurada, burada.

Bir şeyleri özlüyorum sürekli; henüz neyi özlediğimi bulamadan, henüz vakit çok erken olmasına rağmen...

Sürekli düşünüyorum, düşüncelerim başka düşünceleri doğurup duruyor; uyuyamadığımı ve sadece düşündüğümü düşünüyorum, bazen kendimi düşünürken yakalıyorum, durduruyorum, sonra tekrar tekrar, ısrarla yine düşünüyorum. Her şey bir bir aklımda; insanların hakkımda ne gibi şeyler düşündüğü, nasıl izlenim bıraktığım, dış görünüşüm hakkında neler düşündükleri; engel olamadığım, bencil ve sadece kuruntu olduğunu hissettiğim şeyler.

Bilmiyorum -açıklama gereği de duymuyorum- bence yaşamak derken kimsenin bahsettiği bu değildi.

Kimse gerçekten hissettiği gibi değildir, kimse gerçekten düşündüğü gibi de değildir zaten. Açıklayamadıklarımız kadarız; açıkladıklarımızdan daha fazla, düşündüklerimizden daha az. Bilmiyorum buraya kadar hakkımda ne düşünüyorsunuz? (Siz de benim gibi mi düşünüyorsunuz?)

Kuruntularımla yaşıyor gibiyim, çoğumuz öyleyiz aslında ya da ben böyle düşünüyorum veya bizi yaşatan şey kuruntularımız.

Neyse bu pek de önemli değil; hissedemiyorum, kendimi yansıtmıyor ve anlaşılamıyorum. Hiçbir şey gibi hissediyorum, hissettiğim tek şey koca bir boşluktan ibaret olduğum, bildiğim tek şey hiç olduğum...


Şimdi size kimseye anlatamadığım şeylerden bahsetmek istiyorum; bazen, peki yalan söylemek istemiyorum, her zaman kötü hissediyorum, iyi hissettiğim bir an bile yok. Ne zaman yemek yiyecek olsam hemen aklıma kötü şeyler gelir, aslında hiçbir şey düşünmesem bile düşünüyor gibi olurum, yediğim şey gözümde büyür, pisleşir, midemi bulandırır. Öyle çok midem bulanır ki yemeği görünce kendimi kötü hissederim. Başımdan gözüme doğru çarpan ağrı, kontrol edemediğim diz titremeleri... Midem yanıyor, öyle çok yanıyor ki bunun olması gereken olduğunu düşünüyorum -tabii ki düşüncelerim düşünceleri doğuruyor ve uçsuz bucaksız münazaralar dönüyor içimde-. Çoğu zaman hissettiklerimi açıklamak için uğraşmam, anlaşılmamanın da benden kaynaklı olduğunu düşündüğümden sebep ya zaten bunlar!

İçimde yarım kalmış, bitiremediğim her şey gibi eksiğim -yine beni yanlış anlamayın, doldurmak istediğim bir şey yok içimde- ama aranıp duran bir şey var sanki, işte her şey bundan sebep. Kendimi açıklayamıyor, bir cümle başlamadan ötekine geçiyorum. Anlamak ve anlatmak istediğim bir şey de yok zaten...

Elimde bana kalan hiçbir şeyim olmadığı gibi daha da fazla üzüleceğimi hissediyor gibiyim, üzülmek denir mi buna peki? Sadece kötü hissediyorumdur...

İyi kelimesini hiç kullanmadım sanırım; iyi hissetmiyor muyum, hissediyorumdur elbet ama hissettiklerimin gerçek ya da hayal olduğunu düşündüğümde -evet yine düşünüyorum- yine mutsuzluk sarıyor etrafımı.

Bilmiyorum,

Ne kadar görürsem uzakları,

O kadar yaklaşıyor gibiyim kendime.

Ve yaklaştığımı düşündüğüm kadar da uzağım.

Hissediyor gibiyim.

Benden kopan bütün küçük parçalar büyüyecek ve filizlenecek içimde, belki de ben koca bir ormanın habercisiyimdir.

Zaman zaman düşündüğüm nadir iyi şeylerden.

İçime attığım ve dönüp sadece kaçamak bakışlarla yüzleştiğim hayallerime söylüyorum bunu.

Umuda dair içimde bu kadar şey kalmış olmalı.

Dediğim gibi,

Ancak gerçekten düşünüyorsan arar bulursun gerçeğini ve ancak düşünmekle de başlar aradığın şeyin hikâyesi...

Bilemiyoruz, insanlar ne kadar ve neyin fazlası? Unutmadan söylüyorum, sen hangi düşüncenin ne kadarı kadarsın?