Mustafa Kemal 15 yaşındayken, Manastır Askeri İdadisi'nde (Lise) yakın arkadaşı Fethi Okyar ve Ömer Naci'yle tanışacaktı. Ömer Naci, edebiyatı seven, şiirleri ve hitabeti mükemmel bir çocuktu. Mustafa Kemal'in, o sıralar edebiyat ve şiirlerle arası yoktu, Ömer Naci'yle yakınlık kurdukları süre zarfında kendisinin de edebiyata ve şiirlere olan ilgisi arttı. Mustafa Kemal, bundan sonra sürekli öykü, şiir ve yazı yazmaya başladı. Edebiyatı o kadar gelişti ki, öğretmeni artık şiir ile uğraşmasını bile yasakladı. "Bunlarla bu kadar uğraşmak, seni askerlikten uzaklaştırır." diyordu.


Bu dönemlerde Mustafa Kemal'in dikkatini sadece edebiyat çekmemişti. Manastır'da geçirdiği süre boyunca Osmanlı azınlıklarının bağımsızlık arayışlarına tanık oldu. Osmanlı azınlıkları, bir taraftan bağımsızlık yaparken bir taraftan da tüm güçleriyle Osmanlı Devletini parçalamaya çalışıyorlardı.


Türk-Yunan savaşının yaklaştığı dönemlerde, Manastır seferberlik içindeydi. Sokaklarda büyük kargaşalar, azınlıklar arası çatışmalar söz sahibiydi. Erkekler askere çağrılıyorlar, sokaklarda öğrenciler bayraklarla yürüyüşler yapıyorlardı. Dağlarda Rumlarla mücadele eden Türk çeteleri vardı. Bu dönemlerde Mustafa Kemal "Bir şey yapmalıyım" diye düşünüyordu. Bir gece Ömer Naci'yle beraber okuldan kaçarak gönüllü askerliğe yazılmaya gitti, fakat onu ve arkadaşını geri yolladılar. Mustafa Kemal'in vatanseverlik ve Türklük duygularının alevlenmesi burada gerçekleşmiştir.


Yıllar geçti, Mustafa Kemal Manastır Askeri Lisesi'ni dereceyle bitirmişti. Makedonya'dan İstanbul'a geldi. İstanbul'a geldiğinde düzgün konuşma, şiirlere ve edebiyata olan tutkusu hiç bitmemişti. Harp okulundaki arkadaşlarıyla bulduğu her boşlukta, güzel konuşma yarışmaları yaparlardı. Hatta bu konuşmalarda da Osmanlı Devleti'nin durumunu ve Abdülhamit'in yönetimine muhalif konuşmalar bile yaparlardı.


O dönemlerde Victor Hugo, William Shakespeare, Namık Kemal gibi birçok yazar yasaklı durumdaydı. Mustafa Kemal ve Ali Fuat, bütün risklere rağmen Namık Kemal'in eserlerini geceleri gizlice yatakhanelerine sokuyorlardı ve geceleri okuyorlardı.


Mustafa Kemal bir gün, Namık Kemal'in "Vatan Kaidesi"'ni çoğaltarak bir kopyasını Ali Fuat'a verdi ve verirken Ali Fuat'ın kulağına "Fuat kardeşim, bunu ezberleyelim" dedi. Sonrasında alçak bir sesle Namık Kemal'in şu dizelerini okudu:


“Felek, her türlü eshab-ı cefasını toplasın, gelsin

Dönersem kahpeyim millet yolunda bir azimetten.”


Bir gün yine Mustafa Kemal, bazı arkadaşlarıyla 1877-1878 Osmanlı-Rus Savaşı'nı konuşuyordu. Birden Namık Kemal'in dizelerini okudu;


“Vatanın bağrına düşman dayamış hançerini,

Yokmuş kurtaracak bahtı kara maderini”


Mustafa Kemal yıllar sonra 24 Aralık 1919 yılında Kırşehir'deki kalabalığa bu dizileri değiştirerek okuyacaktı:


"Vatanın bağrına düşman dayasa hançerini

Elbet bulunur kurtaracak bahtı kara maderini”


Hatta Mustafa Kemal, Namık Kemal için şunları söyleyecekti:

"Yaralı vatanın kurtuluşu ve bağımsızlığı için ölmek yolunda, bugünkü nesle fedakârlık göstermeyi öğreten büyük Namık Kemal"


Yıllar geçmişti, Mustafa Kemal'in içindeki vatan sevgisi giderek büyüyordu. Mustafa Kemal Harp okulunu bitirmiş ve Harp Akademisine geçmişti. Mustafa Kemal, kendi aralarındaki konuştukları ülke sorunlarını herkesin duymasını ve farklı fikirlerin ortaya çıkmasını istedi. Arkadaşlarıyla aralarındaki fikir alışverişinden sonra, okulda bir gazete çıkarmaya karar verdi. Birkaç arkadaşının da yardımıyla bir gazete çıkardı. Fakat bir o kadar da çok dikkatli olmalıydı. Birçok aydın, gazete çıkarıp "Zararlı Düşünceleri" yaymak suçundan sürgünle cezalandırılmıştı.


Mustafa Kemal'in asıl hedefi, gelecekte Osmanlı İmparatorluğu'nun kaderini belirleyecek olan Harp Akademisi'ndeki arkadaşlarının, hem ulusal hem de uluslararası düşünce akımlarından, siyasi ve kültürel gelişmelerden daha fazla bilgi sahibi olmalarını sağlamaktı. İşte Mustafa Kemal'i gece boyunca uykusuz bırakan şey, okulda bir gazete çıkarma fikri de bu hedefe yönelikti.


Arkadaşları Ali Fuat, Ömer Naci ve İsmail hakkı gazetede yer alacak yazıları okunaklı el yazısı ile çoğaltarak Mustafa Kemal'e yardımcı oluyorlardı. Gazetecilik işinin lideri Mustafa Kemal'di. Bu yüzden en büyük sorumluluk omuzlarındaydı.


Ali Rıza Paşa akademide müdürdü, Mustafa Kemal ve arkadaşlarının çıkardığı gazeteden de haberi vardı. Fakat görmemezlikten geliyordu. Fakat, Mustafa Kemal ve arkadaşlarının bir sorunu vardı, Müfettiş İsmail Paşa. İsmail Paşa, öğrencilerin arasındaki bu gazeteden haberi olunca. Abdülhamit'e şikayet etti. Ali Rıza Paşa, Abdülhamit'in önüne Saray'a çağrılarak azarlandı ve şunları söyledi "Yalandır, iftiradır, aslı yoktur. Öğrencilerimizin sevgili padişahımıza sadakati tamdır.” diyerek, kurtarabilmişti.


Yine bir gün, Mustafa Kemal ve arkadaşları gazete yazmak için sınıfa kapandılar. Kapıya birkaç tane nöbetçi yerleştirdiler. Yarım saat sonra, nöbetçiler aniden koridorun başında okul müdürü Ali Rıza Paşa'yı gördüler. Sınıfın kapısını hızla açarak içeriye "Ali Rıza Paşa geliyor, toparlanın!" diye seslendiler ama artık çok geçti.


Ali Rıza Paşa içeriye girdi, yanındaki emir subaylarına sınıfta bulunan herkesin tutuklanmasını emretti. Paşa iki elini arkasında birleştirerek, kapıya doğru yöneldi ve tam çıkarken;

"Yalnız izinlerini kaldırmakla iktifa olunabilir." dedi.


Paşa, daha sonra da, "Hiçbir ceza tatbikine lüzum yoktur" diyerek, Mustafa Kemal ve arkadaşlarının ceza almalarını önleyecekti ve son sınıfa kadar gazete düzenli bir şekilde çıkmaya devam etti.


Tarihler 11 Ocak 1905'i gösterdi Mustafa Kemal, sınıf birincisi olarak Harp Akademisinden mezun olmuştu. Kurmay stajını Makedonya'da yapmak istiyordu ve heyecanlı bekleyiş başlamıştı.


Mustafa Kemal okul bittikten sonra birkaç arkadaşıyla beraber Sirkeci'de bir ev kiraladılar. Mustafa Kemal'le birlikte evde iki arkadaşı daha kalacaktı. Mustafa Kemal ve arkadaşları bu evde toplantılar yapıp, ülke durumunu değerlendiriyorlardı. İstibdat (Baskıcı) yönetimine karşı sert eleştiriler yapıyorlardı.


Bu toplantılara daha önceden harp okulundan atılmış Fethi adında bir öğrenci daha katılıyordu, Mustafa Kemal ona acıyarak, kendileriyle kalmasını söylemişti. Fethi aslında jurnalciydi (Biriyle ilgili olarak yetkililere ihbar yazısı göndermek ve kötülemek) Saray, Mustafa Kemal mezun olduktan sonra da takip ettirmişti.


Günlerden bir gün Fethi, Mustafa Kemal ve arkadaşlarını bir yere davet etti. Mustafa Kemal ve arkadaşları oraya gittiğinde, Fethi ve Padişah'ın emir subayı onları bekliyorlardı. Mustafa Kemal ve arkadaşları oyuna gelmişti,


Bundan sonra Mustafa Kemal ve arkadaşları, "Okulda gazete çıkarmak ve zararlı fikirleri yaymak, Abdülhamit'in arabasına bomba atma planları yapmak. Sirkeci'deki evde gizli toplantılarla örgüt kurmak." gibi eylemlerle suçlanıyorlardı. Suçlamaları kanıtlayacak hiçbir belge yoktu. Fakat Mustafa Kemal, Ali Fuat ve Fethi Okyar bir süre hücrede hapis kaldılar.


Ardından sorgu için Yıldız Sarayı'na getirildiler, bu sorgu esnasında Mustafa Kemal bayağı hırpalandı. Sorguyu Askeri Okullar Nazırı Zülüflü İsmail Paşa, Kabasakal Mehmet Paşa ve Mabeyn (Saray) Başkatibi Tahsin Bey tarafından yapıldı. Ardından Abdülhamit'e muhalif olanların götürüldü Bekirağa Bölüğü'ne götürülerek tutuklandılar.


Bu ekibin lideri olarak görünen Mustafa Kemal'e küf kokan yatak ve leş gibi bir oda verdiler. Diğer arkadaşları 15-20 gün kaldıktan sonra serbest kaldılar, fakat Mustafa Kemal burada 2 ay hapis yatacaktı.


Bu hücrenin soğuk zeminleri, duvarları ve küflü yatak onu ömür boyu ağrısını çekeceği böbrek rahatsızlığına sebep oldu. Sonra yapılan bütün suçlamaların asılsız olduğu ortaya çıktı, hapisten çıkacaktı fakat Mustafa Kemal'i büyük bir ceza bekliyordu. O da ordudan atılmaktı.


Harp Akademisi'nin müdürü olan Ali Rıza Paşa buna karşı çıkmıştı, Mustafa Kemal'in gençlik heyecanına kapıldığı belirterek ordudan atılmamasını sağladı. Fakat, yine de bir ceza onu bekliyordu. Kurmaylık stajını Makedonya'da yapmak isteyen Mustafa Kemal, ceza olarak Şam'daki 5. orduya sürgün edilecekti.


Mustafa Kemal, bu kararı duyduğunda öfkelendi ve ağzından şu kelimeler döküldü:


"Pekala biz de bu çöle gider, yeni bir devlet kurarız"



Kaynak: SARI PAŞAM, Mustafa Kemal, II. Abdülhamit ve İttihatçılar - Sinan Meydan

Sınıf Arkadaşım Atatürk - Ali Fuat Cebesoy

Atatürk'te Namık Kemal'in Etkisi ve Abdülhamit Döneminde Yasak Kitaplara İlişkin İki Belge - Belleten Türk Tarih Kurumu,Yahya Akyüz