cezbeden güzelliğin mi beni arsız günah,

yoksa artık gerçeklerin ağırlığını mı kaldıramaz oldunuz benler?

önemi kaldı mı ki artık ahzârım,

kurtuluş bir saniye yakınımızda zaten.


dinliyorum son kez

o bir daha göremeyeceğim yangını izliyorum,

o sesleri kazıyorum zihnime,

hiçbir şey kalmayacak o zaman gelmeden.

her şeyi kazıyorum, öyle hırsla yazıyorum ki

ellerimi kanatıp zihnimi kana boğuyorum,

kendimi boğuyorum!

mutlulukla gösteriyor bana içimdeki ebalis,

ben de izliyorum iştahla son kez!

nasıl çakılacağını o kancanın duvara,

nasıl bitişimi gerçekleştireceğimi izliyorum.

ama gözyaşlarım yok, bir hüzün yok ki ortada.

çünkü azı kalmadı, çoğu bitmedi, her şey yitirildi!

birazdan son nefesimin yiteceği gibi,

kurtuluş yakındır belki?


ya gelince yanına tekrar göremezsem,

ne bıraktığımı görmek istiyorum tanrım

neyi değiştirdiğimi

hayatları çalınmış o çocuklara verebildim mi hayatlarını geri?

ben giderken, benim gibi sadece nefes alanlara verir misin istesem?

biliyorum, bekleseydim keşke ecel deneni fakat yetmedi mi çektiklerim,

artık bu yük benimle orantısız tanrım,

kaldırmam imkansız.

tamam, daha yarısına gelmeden hayatın, gidiyorum,

bir yarım daha yaşadım zoruna, daha elimden gelemez bir şey

bir yarım daha çektim,

sırf nefesli hayatsızlar kalmasın diye benim gibi.

teşkilatsız berduş bir devrimciyim belki,

ama hayatımdaki umutsuzluk kadar umutluyum değiştireceğime

yok edeceğime, bu olmayan düzende oluşturdukları hayatsızları.


aklında soru mu kaldı diye ne soruyorsun hezarfen,

sorum olmadan nasıl gideyim?

şu küçücük zindanda çektiklerimin bir amacı vardır herhalde?

madem burada cevaplanamıyor, giderken aklımda olsun, sorarım en azından.

mesela "gözlerim kapanınca görür müyüm güzel günleri?" diye sorsam, garip olur değil mi?

çünkü zaten gözlerim kapanırsa sorabilirim ancak

ah, şu umut denen şey ne illet bir bok be velim!

az sonra yiteceğim, aklımda onca soru işareti yaratıyor hâlâ.

şu cihanda ben mahi olmak istediysem de sırf, senin denizinde var olmak için,

anca od kaldım, ne seni yakabildim ne seninleyken var olabildim.

ezelden umutsuzlukla tanımlanmışken daha gelmeden bu cihana

geleceğim yerde bundan öte umutsuzluk yaratabilir misin tanrım

bilemem,

yaratsan da bunun kadar acı verebilir misin?

sanmam!

soracaklarımı ceplerimden çıkarıp zihnime yerleştirdim şu anda

gelince belki de cevaplarsın?