Kiminin adını hiç duymadığı, kiminin de sadece adını duyduğu bir yazar: Hasan İzzettin Dinamo.


Büyük yazar, 1909 yılında Trabzon'da dünyaya geldi. Babasını Birinci Dünya Savaşı'nda kaybedince kardeşleriyle birlikte öksüzler yurdunda yaşamaya mecbur kaldı. İstanbul, Amasya ve Samsun'da bulundu. Çocukluğunu geçirdiği bu şehir ve yurtlar, eserlerinin başlıca konularını oluşturdu. Yazarlığının yanı sıra edebiyata şiirle başladı. Önceleri bireysel temalar üzerine yoğunlaşan Dinamo, Nazım Hikmet'in büyük etkisiyle toplumcu bir şair oldu. Hayatı hep bir mücadele içinde geçen yazar, bir süre öğretmenlik de yaptı. Daha sonra ülkemizdeki çoğu yazar ve şair gibi yolu hapishaneye düştü. Yazdıkları dolayısıyla bir süre hapis yatmak zorunda kaldı. Dönemin baskıcı yönetimine karşın takma adlarla yazılarını yayımlamaya devam etse de tutuklamalardan kurtulamadı. Toplumcu bir yazar ve şair olarak mücadele gösterdi. 1989 yılında, 80 yaşında hayata elveda diyerek eşinin yanına istirahate çekildi.



Savaş ve Açlar


Yazarın etkileyici bir üslubu olduğunu kitabın ilk sayfalarıyla birlikte görebiliyorsunuz. Üslubun etkileyiciliğinden daha da etkileyici olan ise kitabın içeriğidir. Geçinmekte zorlanan çocuklu bir ailenin babası, seferberlik gereği savaşa çağrılınca bütün film kopmaktadır. Günümüzde olduğu gibi o zamanlarda da güçlüler tarafından ezilenler, halkın büyük bir çoğunluğunu oluşturmaktadır. Her bir sayfayı çevirirken bambaşka bir facia sizi karşılıyor. Çocuklarıyla aç ve yoksul bir şekilde ortada kalan kadın, varını yoğunu ortaya koyarak mücadelesine devam ediyor. Büyük oğlunu, eşinden sonraki tek dayanağını da "garibanın çocuğu gitsin sefere" tutumuna kurban veriyor. Sefere giden evin erkekleri dönmeyince bütün yük kadının omuzlarına biniyor. Durum böyle olunca, yalnız kalınca evinden de kovuluyor. Kışın en ağırında, yazın sıcağında, açlığın ayrımında hep bir çocuğunu bırakıyor. Dilenciliğe soyunuyor, ormanda oduna gidiyor, kesimhanenin giderinden bağırsak topluyor, yerdeki elma kabuğuna saldırıyor... Cümleleri okurken aldığınız nefes bile düğümleniyor. Bir bardak su içme isteği cereyan ediyor ama su nefesinize takılıp kalıyor. Yemek yemek mi? Mideniz almıyor.


Savaşın getirdiği ne kadar kötülük varsa hepsini gariban göğüslüyor. Bu asırlar boyunca böyle sürüp gitmiş. Bugün de aynı, yarın da aynı olacak. Birileri bu duruma ne zaman "dur" der, bilinmez.


Son olarak; bu kitabın bütün insanlık tarafından okunması gerektiğini eklemeden geçemeyeceğim.



Kaynakça:

http://tekinyayinevi.com.tr/yazar/hasan-izzettin-dinamo

https://www.youtube.com/watch?v=lAbbRExnbXE