Yaşadığımız dünyanın gerçekliğini ne kadar kavrayabiliyoruz? Kendi hayallerimiz ve umutlarımızla kafamızın içinde yarattığımız dünya ile gerçekte olanın farkını görebiliyor muyuz? Yoksa görmezden mi geliyoruz? Dünyada çekilen acının, neşenin, umudun sadece kendimize ait olanı bizi tatmin ediyor mu? Bencil olmak içimizde var, evet. Ama nereye kadar insan kendini düşünmeli? Hayatta sadece kendi isteklerinin önemli olduğunu düşenecek kadar gerçeklikten kopana kadar mı? İzlediğimiz filmler, okuduğumuz şiirlerbizde bir etki bırakıyor. Ama bu nasıl bir etki? Biz de böyle bir filmde rol almak, biz de böyle şiirleryazmak istiyoruz. İnsanların bizi şair, yönetmen, oyuncu olarak görmesini istiyoruz. Peki ya bizim gerçekliğimiz ne? Gerçek yaşantımızda; monoton günlerimiz, sıkıcı bulduğumuz işlerimiz, yapmacık ilişkilerimiz, aile sorunlarımız, maddi sıkıntılarımız var. Bizim gerçekliğimiz bunlar. Bütün bunların içinde şair olmaya kalkışırsak ne olur? Bunun cevabı Koreli yönetmen Lee Chang Dong’un 'Shi (Şiir)'filminde görülüyor. Karakterimiz alzheimer teşhisi konan yaşlı bir kadın. Hayatının son evrelerini torununa bakarak ve yaşlı bir adamın hizmetçiliğini yaparak geçiriyor. Maddi durumu iyi değil ama yaşamayı çok seviyor. İçinde şiir yazma isteği var. Çiçekleri çok sevdiği ve acayip acayip konuştuğu için şiir yazabileceğine inanıyor. Ve bir şiir yazma kursuna yazılıyor. Ama ortada ters giden bir şeyler var. Karakterimizin yani Mija’nın torunu okuldan birkaç kişi ile birlikte bir kıza tecavüz ediyor. Vetecavüze karışan diğer çocukların babaları, Mija’dan kızın ailesini ikna etmek vebu olayın üstünü örtmek için para istiyor. Mija parayı toplayamıyor ama aslında toplamak da istemiyor.Görmezden geliyor olanları. Güzel şeyler arıyor. Şiir kursuna ve şiir okuma gecelerine katılıyor.Şiirin güzeli aramak olduğunu düşünüyor çünkü. Ama kadının gerçekliği, annesinin bakması için kendisine bıraktığı torunu ve onun bir kıza tecavüzde bulunması.
O yüzden şiir yazamıyor zaten. Tecavüz olayının üstünü örtmek istemiyor ve adaleti sağlayacak bir hamle yapıp torununu ihbar ediyor. Artık şiir yazabiliyor. Çünkü hakikati buluyor.
Şiirinbir hakikati bulma yöntemi, şairin de hakikat arayıcısı olduğunu bir şairden öğrendim. Ama şair kendi hakikatini bulmaya çalışır önce. Ve bulduğunda yazmaya başlar. Artık yazdıklarından daha güçlüdür. Filmde Mija, başlardaşiiryazmaya çalışsa da yazamaz. Çünkü yazacağı şeylerden daha güçlü olmalıdır. Sevgiyi, sevinci, çiçekleri yazmak istiyor aslında. Ama hep karamsar şeyler yazıyor. Çünkü hayatında yazmak istediği şeylerin bir karşılığı yok. Güzel şeyler olmadığı için elinde güzel şeyler de yazamıyor. Aslında film,şiiryazmak isteyenler için çok önemli bir ipucu veriyor. "Yazdıklarının sende bir karşılığı olmalı." Bu yüzden Mija sonunda tecavüze uğrayan kızın ağzından birşiiryazıyor. Çünkü onda karşılığı var. Sende karşılığı olan bir şey hakikat demektir. Hayat demektir. Eğerşiirinsende karşılığı varsa. O zamanşiirinen az hayat kadar hakikattir.