HAYATI ANLAMAK VEYA ANLAMLANDIRMAK


Hayat denen bu serüvenin aslında neyi çağrıştırdığını hiç düşündünüz mü?


Son zamanlarda herkesin dilinde tek bir cümle var: "Yaşamak çok zor, hayat çok acımasız." Peki gerçekten öyle midir?

Hayatı veya yaşamayı ne denli tanımlayabiliyoruz ki bu kanıya varalım?


Hayat akıp giden zamanın sadece küçük bir parçasıdır aslında. Neden küçük dediğimi sorguluyor olabilirsiniz çünkü zaman mekandan ve süreçten bağımsız işler. Tüm evren için zaman durdurulamaz bir bütündür ve yalnızca Dünya denen bu gezegende "Hayata" dair ibareler yer almaktadır.

Peki o halde Hayat temelinde su ve birkaç bileşiğin yer aldığı gittikçe karmaşıklaşan bir yapımıdır? Hayır böyle bir tanımlamanın ötesinde bir hâl almaktadır bu kavram. Yoksa kader ile ağlarını örmüş bir bilinmezlik olabilir mi veya uçsuz bucaksız bir denizde gökyüzü ile iç içe girmiş ufuk çizgisinin yansıması mıdır hayat Belki de koşulsuz bindiğimiz bir trende indiğimiz durağa kadar bize eşlik edecek olan güneş ışınlarıdır ne de olsa bizim hikayemiz bittiğinde güneş ışınları başkalarını aydınlatmaya devam edecektir...

  

Evet beni anlamaya başlıyorsunuz galiba hayatı bir bütün olarak ele almalıyız hayat aslında bir HİÇliktir ne sen onun farkına varırsın yaşarken nede o seni kaybettiğine arar durur. Hikayesini tamamlayan herkes

HİÇ'LİKTEN sonsuzluğa uğurlanır.


Peki biz bu HİÇ iğin neresinde kendimize yer arıyoruz?


Yıllar boyu süren ve henüz başı bile bilinmeyen bir HİÇ'likte 

Biz de kendimizi belli sınırlar çerçevesinde bir ömür eşlik edecek kadar yer bulduk galiba bizden öncede vardı hayat bizden sonra da olacak peki bu durumda hayatın merkezinde BENli bir yaşam ne kadar doğrudur bu HİÇ likte yalnızca biz mi varız çevremizdeki yoldaşlarımız ile birlikte bu yolculuğu sürdürürken herkes makinist olmak isterse yolcu olma görevini kim üstlenecek?

HAYATI İDARE ETMEKTEN ZİYADE HAYATIN KENDİSİ OLABILMELİYİZ.

(HİÇliğe giden ve raydan çıkmış bir trende makinist olmak en son isteyeceğim şeydir.)


Yavaştan konumuza biraz daha girelim bir HİÇ'lik olarak gördüğümüz bu hayatı neden anlamak ve anlamlandırma gereği duyarız?


Henüz neden bu HİÇliğe ortak olduğumuzu dahi bilmeden ona anlam vermek istiyoruz onu anlamadan önce anlamlandırmaya çalışıyoruz belki bu HİÇliğin bizden tek isteği onun gibi olmamızdır.


BİR HİÇ OLALIM VE ASLA YADSINAMAZ BIR GERÇEK OLARAK KALALIM...


Evet sizleri duyabiliyorum "Hayatta herkesin tutunacak bir dalı olmalı ve ona sıkı sıkıya sarılmalı." Der gibisiniz. Evet haklı sayılırsınız hepiniz genel geçer yargı bu yönde seyretmektedir. O halde bir HİÇ uğruna tutunacak dal aramak gerçekten doğru bir davranış mıdır ? Bu ayrımda bu soruyu sorarak üzerine oturduğu dalı dahi kesip sonsuzluğa uzananlar bile oldu onlar adına üzgünüm yalnızca kendi yaşantılarının sonu oldu bu eylemleri halbuki

HİÇ' LİK dediğimiz hayatta bir toz tanesinin gözden kaybolması gibi bir şeydir bu. O halde tutunacak bir dal aramaktan ziyade oturabileceğimiz bir dal bulmamız gerekmez mi? Demem o ki trendeki tüm yolcuların yolun sonuna doğru veya henüz başında belki de varacağı yerde asıl aradıkları şeyin dal parçası mı yoksa ağaç mı olduğunu herkes fark edecektir diye tahmin ediyorum.

Ne mutlu ağacı bulanlara ki meyvesini çoktan toplamaya başladıklarını görüyoruz ama ne acıdır ki henüz dal ararken ince bir çubuktan dahi medet umanlara...


Evet Hayatı yani Hiçliği anlamlandırıyoruz çünkü buna ihtiyacımız var ve yaşamımızın bir gayesi olması gerekiyor. Bu hayat bizim değil bu bir süreç sadece, bizde bu sürece eşlik eden bir tutam toz tanesiyiz bu incecik taneciklerin birbirine zarar vermeden gökyüzüne saçılması dileğiyle...