Yaşanmışlık sonrasında yazılan kitaplara, çizilen resimlere, boyanan duvarlara veya çekilen filmlere sanat demeli miyiz? Soyut gerçekliğin en estetik hali, bir eser anlatabilir mi onca yılı? Anlatamaz ise sanatta doyum nedir? İnsanın sanata doyması mı, sanatın insandan bıkması mı? Veya belki de insanın sanatla doymasıdır. Doyum yoktur. Doyum hiçbir şeydir. İnsan doymaz, sanat doymaz. Fakat asıl sorun şu ki, insan veya sanat doymalı mı? Bana kalırsa doymamalı. Peki ya bana kalmıyorsa? Her neyse, ne diyordum? Hah, yaşanmışlık. Yaşanmışlık diye bir şey de yoktur. Yaşanmışlık, hiç yaşamamak kadar yalnızdır. İnsan yalnızdır. Sanat yalnızdır. Biraz da imkansızdır. Fakat kesinlikle mantıksızdır. Mutlu sonlar yoktur. Zaten mutlu sona gerek de yoktur. Ancak belki tatmin diye bir şey vardır. Yani belki vardır. Peki insan tatmin olur mu? Sanat tatmin olur mu? Galiba ben tatmin olabilirim. Mesela bir şeyi çok seversem ona dair hiçbir şeyden şüphe duymayabilirim. Tabii hayal kırıklığı da yaşayabilirim. Olsun. Mesela ben bir şeyi çok seversem onun hakkında yazabilirim. Ona yazabilirim. Ben yazabilirim. Ah, bir de kitaplar var. Neyse ki varlar tabii. Aklıma geldi, bir kitap okumuştum bundan yıllar önce. Herkesi bulmuştum o kitapta ve yepyeni insanlarla tanışmıştım. Bir söz bulmuştum orada. Üstüne ekleyecek tek kelime bulamamıştım. Ben o kitabı okurken hayatımın yazarlarından biriyle tanışmıştım.


Ben hayatımın yazarlarından biriyle tanıştığım o kitapta kendimle de yeniden tanışmıştım. 


"Dayanırsın dedi kendi kendine, hem de sonuna dek- 


-belki de düşündüğüm kadar güçlü değilimdir."