Mutlu olmak, bir insanın hayatı boyunca en çok arzuladığı duygudur. Ancak, bir insan ne yaparsa yapsın, asla tamamen mutlu olamaz. Olsa bile, daha çok yaşanacak mutluluk olduğunu bilir ve kendini mutsuzluğun akıntısına bırakır. Bir dala tutunsa bile, "Daha güzel bir dal vardır," diyerek tuttuğu dalı bırakır. Çünkü mutluyken bile daha fazla mutlu olmak ister.
Elbette insan, evrende tek başına yaşamaz; çevresindeki diğer insanların mutluluklarını da görür ve onların tattığı mutlulukları tatmak ister. Bu noktada, kendi mutluluğunu ve yaşadığı güzel anları hep küçük görür. Böyle bir aşamadan sonra, o kişiyi bir şeyin mutlu etmesi oldukça zorlaşır. Artık her zaman daha fazlasını ister ve sahip olduklarının ötesinde, daha üst düzeyde mutlulukların peşinden koşar.
Peki, mutluluğa hiçbir zaman doymayan, her zaman daha fazlasını isteyen doyumsuz bir insan için gerçekten mutlu olabileceği bir an var mı?
Bu soruya klasik cevaplar verilebilir elbette: “Zengin olduğunda, sevgilin olduğunda, evlendiğinde, çocuk sahibi olduğunda, evin olduğunda…” Bu örnekler kolayca çoğaltılabilir. Çünkü bu ve benzeri şeylere sahip olmayan insanlar, bu örneklere sahip olduklarında mutlu olacaklarını düşünürler. İnsanlar genelde sahip olmadıkları şeylerde ararlar mutluluğu. Mutluluğu ulaşamayacakları hedeflere koyarlar ki mutsuzluklarına bir bahane bulabilsinler.
“İnsanlar yaşarken ne kadar mutlu olursa olsunlar, son günleri de geçene kadar gerçekten mutlu oldukları söylenemez.”
Ölüm döşeğinde olan sizlere son bir film izleme şansı verilecek. Bu film, yalnızca size ait bir biyografi filmi. Yıllarca emek verdiğiniz hayatınızın sahnelerinden oluşan bir başyapıt. Bu filmin yayınlandığı tarih yani sizin son gününüzde filminiz için bir değerlendirme yapma şansınız olacak. Yani filminizin IMDb puanı sizin elinizde; evet, yanlış duymadınız, yalnızca sizin belirlediğiniz bir puan. Hayat filminizin nasıl bir film olduğuna siz karar vereceksiniz.
“Bir insan, oyunun en zor ve kuşkusuz en acı sahnesini oynamadan önce mutlu olduğunun farkına varamaz”