Dünya içinde yaratılmamış da yeryüzüne atılmış gibiyim. Varlığım ve benliğim ortalık rüzgarında savrulsun; yerlere, duvarlara, elektrik direklerine çarpsın diye bırakılmış sanki. Çarpsın, kanasın, kanadığı yerden kırılsın, kırıldığı yerden onulmayacak hasarları yüklensin diye... çarptım, düştüm, kırıldım, kanadım, gidenlerin ardından gözyaşımla suladım yanaklarımı; gelenlere yeni bir merhamet durağı inşa ettim, itina ile yıktılar, ses edemedim, söz söyleyemedim. Tren kalktı yetişemedim kimi zaman. Veda dahi edemedim benliğimin yıkıntılarına. Yıkıntılarımın yığınları kanattı ayaklarımı. Nasır tuttular yüreğimle. Kabuk bağladılar dilimle. Uzaktan seyreder gibiyim ben’in savruluşunu. Tiksinmekmiş, yaşamaksa çoktan tiksinmiş; vurdumduymazlıkmış, çoktan umudunu hesabını kesmiş; kızmakmış, kırılmaktan kızacak yerleri göçüp gitmiş ellerinden. Kaç yara izi kalmıştır artık bilinmez. Komiktir, hep yaralananlar yalandır ama hâlâ.
Hep Aynı Harabe...
Yayınlandı
Tuğçe Üstünkurucu
2020-11-07T02:10:29+03:00Teşekkür ederim lady lazarus hanımcığım, çok teşekkür ederim.
Tuğçe Üstünkurucu
2020-11-07T02:10:07+03:00Canım Mine, keşke yazıyı kontrol etseymişim de son kelime eksik kalmasaymış. Çok teşekkür ederim kuzum. Yine mutlu ettin beni. Var olasın.
Mine.
2020-11-05T14:17:48+03:00Ablaların gülü, yine boğazımda bir düğüm bıraktı kelimelerin. Suçumuz sevmek ve belki de bu yüzdendir yorgunluğumuzun, kırgınlığımızın asıl sebebi. Yine de sevelim, insan kalırız! İnsanca, pek insanca. 🌹