Bir ömür fütursuzca geçiyor.
Sahi bir ömür nasıl anlamlandırılır?
Çok düşünüyor, sorularda kayboluyoruz. Lakin bilmeliyiz ki sorular cevaplarla var olur.
Böylesine karmaşık bir çağda anlamımızı yitiriyoruz. Tekdüze yaşadığımız bu zaman diliminde benliğimizden uzaklaşıyor, kimliğimize yabancılaşıyoruz. Bir bütünün parçası olmanın verdiği sancı mı bu? Kimi zaman yaşamın yoğunluğuna, sızısına, ihtişamına hem ayak uyduruyor hem de tökezliyoruz.
Aslına bakarsanız her yaşam birer yolculuktan ibaret. Bu yolculukta yaşamlarımızı anlamlandırmaya, varoluş amacımızı bulmaya çabalıyoruz. Bazen rastgele denk geldiğimiz tablolarda, haykırışımızı dile getirdiğimiz dizelerde, ruhumuzun birer parçasının hapsolduğu heykellerde, ruhumuzu saran ezgilerde buluyoruz kendimizi. Bütün çabamız tam da bu noktada anlam kazanıyor. Ruhumuzun yolculuğu sanat ekseninde ilerliyor. Sanat ruhumuza hitap ediyor.
Hayatlarımızı birer sanatçı edasıyla işleyip, her günümüzü bir sanat eseri gibi yaşamaya çabaladıkça bu yolculuğumuz anlam kazanacak.
"Sanatçının Yolu" adlı kitabın yazarı Julia Cameron'un da dediği gibi, "Sanat; içimizdeki sandıkları ve yüklükleri açar. Mahzenleri ve tavan aralarını havalandırır. Bizi iyileştirir."
İyileşeceğiz dostlarım,
Sevgiyle.