I.
Seni sonsuzluğa gömdüm
İçimi başkaları bilmeyecek artık
Garip bir hüznün sesi gibi
Güzel bir günün sesi ol
Sonra dönüp kır beni
Bir daha toplanmayacak şekilde hem de
Dudaklarım kilitlensin
Sonra.
Hüznüm beni terk edeli kıştı
Aylık takvim de uzun
Bana sorsan bir anlık
Tekrar keşfetmek seni, bir anlık ihtimal bile bin yıllık eziyet gerektirir.
Kır beni
Sonra birleştir
Öyle birleştir ki yaralarımdan hiçbir yalan sızmasın
Islanma, üzülürsün biliyorum
İçimdeki hüzne ses ol
İçinden geçenlerin sesi ol
Sonra.
Ruhumun ışığı
Ruhunun karanlığı içindi.
II.
Hadi ben gittim
Gitmek üzereyim
Ölüm gibi hem de dönmemek üzere
Son dayanağımı da kırdım az önce.
Hadi ben sustum
Ağzımdan çıkacak her cümleyi yaktım karşında
Senden gelirken düştüğüm o yokuşlarından
Yeni yollar denemeyi bıraktığım bu ana dek
Sadece sustum
Zihnimi susturan kalbim bile kırık sana
Açılacağına inandığı tüm kapılar hiç açılmamış oysa
Bir ses ol
Sonra.
Hadi ben kırıldım
Koca bir kış bana yaptıklarından
Bahara sakladığın kırıntılardan
Tutulmamış anılardan
Yaşanamamış bir aşktan
Yitirilmiş mevsimler söz konusu değil
Adının yıldız olması da
Seni içime attım
Karanlıkta bir yerdesin
İçimde ki ışığı sana veremem, aydınlatacağın bir gökyüzü yok artık
Karanlık bir kalptesin
Işıklar söndüğünde
Ellerini kullanarak bir şeyler aramak gibi
Bir umut bulmak seni
Yabancı bir evde olduğumu unutup.
III.
Omuzlarımı kaldıramıyorum artık
Zamanla geçer sandığım her şey boğazımda düğümlenip intihar ipimi örüyor yavaş yavaş
Kaç mevsimdir özlüyorum kokunu
Gururumu kıramıyorum artık
Dünya benim kadar ağır bir yükü taşımak istemiyor
Beni kabul eden tek şey sonsuzluk
Hâlâ gidecek bir yerim olması belki de nefes almamı sağlayan tek şey
Kaç mevsimdir içiyorum yalanlarını
Bu gece gün doğmaz
Sen beni kır
İnandır beni, bir gün daha doğsun
Sonra.
Doğar arta kalan ışıklardan, azalınca sis
Yansırken gün yüzüne
Bulutlarda senin tedirginliğin
Bir fırtına gibi eser yüreğime
Gün doğar ve ölür
Mevsimler kandır ve doğa ana ölü bir gün doğurur
Ve biz o gün arkamıza dönüp bakmayacağız
Biz o gün her şeyi bir kenara bırakacağız
Biz o gün hiçbir yıldıza dilek tutmayacağız
Ve biz o gün sonsuz olacağız.
IV.
Kendi gerçekliğimde süren yaşamımın baş ağrılarını çekiyorum
Ruhum acı içinde kıvranıyor, göz altlarım kan karası, demek hala benimlesin
Dört duvara sıkıştırılmışım
Tonlarca duyguyu bastırıyorum vücuduma
Alışamadım hiçbir şeye.
Ruhum intikam
Bin yıl uzaktayım kendime
Bin yıl uzaktayım sana
Işık hızında bile hareket edemiyorum oysa!
Nasıl olur da bulurum seni tekrar
Nasıl bir yol izlerim, gözlerindeki milyarlarca galaksi kümesine erişebilmek için
Bilmiyorum
Ve bildiğim her şey burada önemsiz kalıyor
Çaresizlik zaman alır
Ruhum sana dayanıksız
V.
Ben her yerdeyim adım, karanlık
Birkaç saniyelik suskunluk
Sonra sessizliği delip fısıltıları yayan yine ben
Hayatın anlamını aramak ve seni bulmak
Nasıl bulduysam öyle unuturum
Zor ve korkutucu bir yolculuktan geri dönmemeyi anlatamam çünkü sana
Fırtınalar ve yağmurlarla sınanmadın sen hiç
Papatyaların ve gül bahçelerinin değerini de anlamazsın
Bir çiçeği büyütmek, onu anlamaktır
Anladığında gün çiçeğin donacak
Susacaksın.
Seni tanıyorum inatçı bir ruhun var
Yol seni kıracak ama sen yine de dene
Ve unutma bu yolda tek başınasın
Bu sadece senin hazinen
Anahtar da
Harita da sensin
Umarım hazinen seni sınadığında cevapları bildiğini unutmazsın
Son nasihat.
Sonra
Bir asır tut nefesini
Küçük bir an da olsa beni tut
Sonra sonsuza dek bırak
Tanıyorum seni, birkaç saniye sonra bile yoruldum diyeceksin
O yüzden sadece bir an tut
Ve bırak
Yükselirken yaşamın gizleri
İçimde senin telaşın
Bitmek bilmeyen bir hazineyi açacak son anahtarı taşıyorum
Sen göğsümde sanırsın, ben tutar avucuna koyarım.
VI.
Umut bu tükenir elbet
Harcana harcana, harcıyoruz
Hızlı tükettin beni
Son umudum kaldı onu da küçük parçalara bölüp avucuna bıraktım
İnanmak istedi içim ve dönüp geçmişi yaktım
Hadi diyelim benim umudum bitti
Eline bıraktığım kırıntıları da yalanlara yedirdiğini gördüğümde
Bitti
Sorun değil
Kazanmanın ve kaybetmenin anlamını kaybettiği bir oyundan yazıyorum sana.
VII.
Karanlık sokaklarda savrularak yürürken
Yıldızlara bak,
Beni hatırla
Başını okşadığın o köpeği, aç kaldığın zamanları, ölümü düşündüğün anları, döngünü düşün.
Beni hatırla
Acıların, aşkların, sevdiklerin
Nefret etmişliğinin kısık ateşinde pişen dostların
Zihninde taşıdığın her şey ve Tanrı
Rahminde taşıdığın dünya ve ben bile
Karanlık sokaklarda yürü
Bir an
Dur
Beni
Hatırla
Yansın için, ıslah edilmiş yağmurlar yıkasın tenini
Hiçbir su söndüremesin dudaklarındaki ateşi
Onu öpersen eğer
Sana vereceğim hayat öpücüğü
Ateşine dayanabilecek olan tek kişi benken
Onları öpersen eğer
Beni hatırla
Sonrası ziyan.
VIII.
Gece gündüze dönerken ay ağlar, gün geceye dönerken yıldızlar ağlıyor
Ben serinkanlıyım
Sen yoksun
Tahammül edemiyorum
Tanıdık bir yıldız batıyor
Gün doğuyor
Ben batıyorum
Sıkıntılar içindeyim
İçim dışım birbirine karışmış
Daralıyorum
Sinirleniyorum
Yaşamak istiyorum, nefes almak yetmiyor
Tanıdık bir yıldız batıyor
Ve ben onu tutamıyorum
Her şeyin içinde seni arıyorum, bir yanım savaş diyor
Diğer yarımsa kararsızlık içinde
Kararsızlığının haklı sebepleri var
Ben kararımı verdim ayaklarımın üstünde öleceğim ama yıldızlarda yaşayacağım
Ona ulaşmanın kolay yolu yok, biliyorum.
Kendinden vazgeçmiş olan insanları iyi tanırım
Kendilerine acımazlar
Aslında kimseye acımazlar
Kendinden vazgeçmek kolay değildir, bir anda olmaz zaman gerekir
Bu bir süreçtir
Sen süreçsin
Yavaş yavaş dibe batarsın
Dibe vurmaya başladıkça da lanetler yağdırırsın yeryüzüne
Aşk nedir bilemezsin
Ve sen o yağmurların altında hiç ıslanmayacaksın
Çünkü her şey için artık çok geç
Vazgeçmek için de
Yaşamak için de
Olduğum yerden gözükmez bile umudumun parıltılı yansımaları
Dedim ya sana
Bir yıldız batıyor
Bir şeyler başlıyor bitmek için
Milyonlarca yıl ötede bir yıldız ile göz göze geliyorum
Engel olamıyorum
Batıyor
Tanıdık bir yıldız ile göz göze geliyorum
Bu gece
Seni düşünüyorum.
IX.
Her ölüm yaşamı her yaşamda kendi içinde bir ölümü barındırıyor
Oysa ben ne yaşamak ne de ölmek istiyorum
Tek isteğim var
Zamanı durdurmak
Asılı kalmak hayatta
Tozlu bir tabloya dönüşmek duvarında
Yaşanılmamış her anı hissetmek
Durmak
Bu yangını sonsuza dek soğutmak, soğumak.
Ne kadar karanlığın kaldı diye sorma bana
Sonsuza dek gün batımını seyretmeye yetecek kadar
Bin asırdık tutsak ruhuma bak
Işığımı bulduğum günü hatırlıyorum
Ama kaybettiğim gün tozlu bir raf hâlâ
Saklanır zaman tozları, yıldızların sırtında
Ve artık sen tanıdığım bir yıldız değilsin.
X.
Beni her şeyin bittiği o yere götür
Her şeye yeniden başlayabileceğimiz yere
Bakmayalım arkamıza kalbimizin atıyor olması, yaşıyor olduğumuz anlamına gelmez
Bunu en iyi sen bilirsin
Sonsuzluğa koşalım
Yorulursan yürürüz
İstersen seni sırtımda da taşırım
Her şeyin başladığı ve bittiği o yere gidelim
Bir an önce, daha da kirlenmeden
Üzmeden kimseyi çok yavaş da olsa gidelim
Bitmemişken savaşım ve arayışım
Gidelim
Kaçmak için değil
Varmak için
Bu dünya da sessizce yürüyelim
Anılarımızı, anımsadıklarımızı ve geride kalan ruhları uyandırmamak için sessizce kapatalım
Bu dünyanın kapısını
Başka dünyalar için
Pişmanlık duymadan kapatalım kapımızı
Arkamıza asla bakmayalım
Sessizce ve asi iki ruh olarak çekip gidelim
Kendi dünyamızı kurmak için
Asi ruhlarımızın huzur bulduğu yalın bir sonbahar akşamında.
Sonsuz olan o yerlerde kendimize küçük bir yer buluruz belki
Çalarız kapısını biz geldik deriz
Yorulduk deriz
Kızdık deriz çok
Çok koştuk deriz
Götürebildiğimiz kelimelerde anlatırız derdimizi
Gel benimle sadece
Çık bu yola benimle
Yolu tam bilmesek de gidemesek de istediğimiz yere
Seninle kaybolmak bile bu dünyaya bedel
Ama senden tek bir isteğim var
Ne olur
Beni
Her
Şeyin
Bittiği
Yere
Götür.
Her şeyin bittiği o yere.
Selin Özdere
2023-05-16T09:06:04+03:00Çok güzel olmuş. Elinize sağlık.