yalvaracağız kendimize ama önce ben

önceden husumet denilen yerde duracağım.

ve başaracağız, her şeyi

kentli gözler bize kenetliyse de

öyle köylük yer öyle ter kokan yelekler

kanayan ellerini şayak pantolonuma sil.

bir sildin kent düştü yere

üçe kadar sayamadılar sarı ışık ikiydi.

iki sildin bent düştü yere

üç silmedin aklına gelmediyse de Allah.

demek lazım gelir yoğurt kovasına sen nesin

sen nesin ve bunlardan hangisi sesin.

kağıda hançere yaz sonra yutkun

artık bir başka şeydir boğaz

kazanda başka yanar odun

sobadan ayrı biri olur alaz.



bekçisiysen bu durağın

durağanı yol bilirsin

kendinden yalvaran ağız

kemendinden kurtulan boğa

yumurtlayan ağaç filizlenen piliç.

kimse "kim donu"na girmem deyince

kaktüsü edildim sağanak kumunda kurağın.

herkes karşısıdır ama ben önce

putunu koynundan sökeyim de bir görsün.

isterse su var isterse duvar

Ağustos böceği gıptayla anılan olmuş

falan kişiler filanlardan kendilerine miğfer örsün



ben ilk önce benden önce

yalvaracağım her şeyin yerine

kırkıma varmayı değil kırkımı vurmayı

saat kurmayı değil saat kırmayı

düşünüyorum.

düşüne yorum:

içimi açacaklar yekpare bir vatan

ne koyunu koyun ne oyunu oyun.

makası kesmeye ne yarıyorsa

talihini giyinmek için üstünden onu soyun.