Sesine işlenmiş çaresizliğe de mi öfkelenemeyeceğim şimdi,
Ona bile mi?
Sen tek tek işlediysen işledin, bu suçu da çaresizliği de ruhuna -ruhunun insanlığa hitabına-
Ben bu emeğine elimi süremeyecek miyim?
Ne durmanın huzuru ne koşmanın gücü,
Ben şimdi seni ilmek ilmek sökemeyecek miyim?
Durdun karşımda, bir tek benim alnımda, bir tek benim kollarımın arasında
Daha önce hiç durmuş muydun bu denli dimdik yaşamında
Gözlerinin sızısında, midenin ve kalbinin ağrısında, tutunamayan ellerinin yarasında, aklının korkusunda, korkunun yansımasında ve belki de ağlayan isyanının yankısında
Daha önce hiç dolanmış mıydın bu denli yalpalayarak yaşamın kıyısında
Gözlerimde kendini göreceğim diye korktuğunda,
Kalkıp her yansımanı kırdığında
Her kırdığında, kırdığında canın yandığında, canın yandığında ağladığında hatta ağlamadığında, seni tutacak o kendi ellerinin varlığında veya yokluğunda
Daha önce bu kadar sıkıca sarılmış mıydın kendi yaşamının ağacına ve çıkarmış mıydın tırnaklarının izini onun dallarında
Kalksan bir kez daha, yetmeyeceğini bilerek denesen zamanından önce, zamanından sonra veya bir kere de zamanında
Bir kere daha sineye çeksen şu yaşamı aslında
Koşturmacasını da durdurmasını da yakmasını hatta sönene dek başında durmasını da başka senin bu seni gördüğü rüyasını da
Daha önce hiç güvenmiş miydin hikâyenin kendisine veya hikâyenin getirdiği bir şeylerin satırlarında
Korkularına da öfkelenemeyecek miyim ben şimdi?
Ona bile mi?
Sen tek tek arayıp bulduysan buldun, kendini de korkunu da -korkunun dünyaya haykırdığını da-
Ben bu emeğine elimi süremeyecek miyim?