Öylesine hatırlamak istemezken veya aklınızda bambaşka şeyler hatırlarken, geçmişten fırlayan anıları hatırlamak ne kadar kolay... Ama tam tersi, içlerinden anı seçip, onu hatlarıyla değerlendirmek istediğiniz zaman beyin artık sizi ona sunamaz hale geliyor. Böyle durumlarda kendi hafızama şaşırıyorum.
Bu yazının konusu aslında bu olacaktı ama içimden bir ses çığlık atarcasına bağırdı, görmüyor musun hiçbir şey kontrol altında değil diye. Normalde o sese bakar ve evet farkındayım hadi her şeyi kontrol edelim o zaman derdim. Hayatımın iki senesinin özeti de bu cümle olurdu herhalde. Bu sefer sakince nefes verdim, olabilir zaten her şeyi kontrol edemezsin dedim.
Ben ona her şeyi kontrol edemezsin dediğim zaman, sesin bana hazırladığı bütün kaygılarda ortadan kayboldu. Mesaj kutuma girdim ve zihnimde geçmişin anıları uyandı. Ne çok destek olan dostum vardı çevremde. Bir kaç hafta önce aldığım mesaj geldi gözümün önüne.
Hiçbir sebep yokken, konuşma dahi yokken yazılmış bir kaç kelime. ''Dünyanın tüm yükünü omuzlamak zorunda değilsin.'' Ekrana öylece bakmama sebep olan o cümle. Gülümseten o cümle, sadece durup, geçmişin bütün anılarında yüzdüren o cümle... Bir şeylere başlamak üzereyken, sorumluluk almaya karar vermişken, arkadaşlarıma, aileme koştururken ekranda beliren o cümle. Evet değildim. Hiç bir zaman kimse kucağıma bunlar sorumlulukların, onları giy ve hayatına devam et dememişti. Hayır, kimsenin almadığı sorumlulukları cesurca ben omuzlarıma giymemiştim.
Şimdi her şeyi daha net gören gözlerimle söyleyebilirim ki sadece hayatın benim için başka planları vardı. Çok isterdim başka bir evrende, en güzel halimle olmayı. Ama içinde yaşadığım evren buydu ve bende kendimin yaratabildiğim en güzel hali için çabalıyordum. Kimi zaman sabah uyandığımda aynada gördüğüm yüz, kendimden en uzak halim oluyordu. Evden çıkmak için zamana ihtiyaç duyuyordum çünkü aynada gördüğümle kendim yüzleşemezken, başka insanlara nasıl gösterecektim.
Tüm bu kötülüklere rağmen kendimi arayış yolculuğumda, hiç olmadığım kadar dışarı açıldım. Fikirlerimi söyleyecek sese sahip oldum. Bundan bir kaç seneki halim, bildiklerini söylerken bile utanırken, şimdi ki versiyonum cesurca dünyaya ben bunları yaşadım ve sorun değil diyebiliyor. Eski halim, kendine acımakla günlerini geçirirken, şimdi ki halim kontrol edebildiği şeyler için planlar yaparken, kontrol edemediği her şeyi kenarı koyup kendini konumlandırabiliyor.
Yani hiçbir şey kontrol altında değil!
Uzun zamandır doğum günlerim için kendime mottolar bulurum. Ve bu mottoları mantra misali tekrar tekrar kendime söylerim. Ta ki içselleştirip, tamamen hayatıma yerleştirene kadar. Bu sene yeterince geçmişin denizlerinde yüzdüm. Yeterince herkesle yüzleştim. Yuttuğum her şeyi 2018ten beri herkesin yüzüne özgürce söylüyorum. Ağlamak istediğim hiçbir yerde göz yaşlarımı tutmuyorum. Cenazenin ortasında eğer kahkaha atmak istersem gülüyorum.
Bu sene de işte mantram; Hiçbir şey kontrol altında değil! Ve bu bir sorun teşkil etmiyor. Çünkü sen ne kadar plan yaparsan yap, hayatın senin için başka planları oluyor. Sadece yola çıkacak cesarete sahip olmak, öğretiyi kabullenmek için yeterli.