Susmak en bulanık eylem biçimlerinden. Kafasından kaç tane tilki geçerken muhteşem bir ketumlukla susanlar, anlatacak ya da anlayacak mecali kendisinde bulamayıp susanlar, kendine kaçmak için ya da kendinden kaçmak için susanlar…
Renk renk susma biçimleri var mesela insanın, bazısı grimsi bir keskinlikte, hani bakışlarından bile anlaşılır, bana bulaşmayın der gibi. Bazısı yumuşacık bir mavi, gözlerini de kapamışsan, bir de dünyayı sessize almışsan oh dedirten türden. Bir de neyin var dendikten sonra hiçbir şey deyip uzun uzadıya susanlar var. Derdini anlatabilmek lükstür bazı insan için, şöyle satır satır en temizinden. Ya da mesela kıra döke dudağın ucunda bir küfürle bekleyerekten. Şaşırır bu rahatlığa, gözlerini belertir, doğaüstü bir şeymiş gibi bakar. Öyledir çünkü anlatamazsın. Nasıl diyeceksin, hiç yoktan duvara yaslanmış bir kızın saçlarından geçen rüzgâra bakakalıp ondan dalgın olduğunu? Başka başka hislerin, gezegende adı konmamış duyguların bazen gelip seni gözlerinden yakalamasını nasıl anlatacaksın? Etraftaki herkes doğruları biliyor da bir sen kalmışsın, avanak gibi otobüs camında gölgeni görürsün. Bir anlık bu kimdi yabancılığının içinde buz tutup aynalara soğuk soğuk bakmanı hangi kelimelerle anlatırsın? Kem küm ederek denersin önce, ağzından kelimelerin nasıl anlamsızlıkla çıktığını seyrederek. Tarife birebir uyarak yaptığın kekin kabarmaması gibi, mağazada çok beğendiğin ceketin evde bir değişik durması gibi… Valla beynimin içindeyken böyle durmuyordu sözcükler, desen de nafile artık. Şekli şemali bozulmuş, omurgasız cümleler çarptı mı bir kere insanların suratına hemen o bakışlar yakalar seni. Haklısın canım hep böyle zatenler, sen biraz dinlen istersenler, aynenler, bazenler havada uçuşur. Klişe yağmurunun içinde yara almadan çık çıkabilirsen. Hadi çıktın, ulan sen daha inme inmiş gibi gelen o hallerin arasında zar zor beceriyorken yaşamayı, bir de anlatması mı kaldı diyen içinde biri vardır mutlaka. Ki tersi en pis benliklerinden hep ona danışıp hiç sözünü dinlemediğin anaç iç sesindir.
O yüzden başına bela almak istemez bu insanlık halidir, dünya halidir, en olmadı delilik halidir deyip sonsuz hallerde kaybolanlar. Kendilerinde bir tuhaflık sezildiğini görünce aceleyle yapıştırırlar “hiçbir şey yok”. Anlaşılamayan büyülü anları çok severler bir de, sorsan ne kadar yaşadın başlarlar bunları saymaya. Bir şey vardır onlar için hep telaşla toplanmış bavulların hikâyesinde, bir ağacın sağa yatmış dalında, denizin o günkü dalgasında hep bir şey vardır. Başka gelir onlara senin avucunun tersiyle ittiğin sıradanlığın keşfedilmemiş gizemi.