Merhaba Bianca. Normalde e posta, sosyal medya yoluyla sana ulaşmam daha kolay olur diye düşünmüştüm. Normal olmayan bir psikolojik bunalım içerisindeyim. Her gün bir önceki günden tiksinerek, nefret ederek yaşıyorum. Depresyonum bütün bedenimi sardı. Her gün çıkış yolu aramaktayım. Her şeyden memnun olduğum zamanlar oluyor. Aklım ve ruhum bu memnuniyetin karşısında. Sana bu yazıları bir anda göndereceğim. Kararımı verdim. Ben kendimin katili olacağım. Sonsuz bir yaşamda sonsuza kadar yanacağım. Şimdi neyin farklı olduğunu söyleyebilirim sana? Ne farklı? Didinip bir yerlere gelememekten bıktım. Saatlerce çalışmaktan bıktım. İnsanların o muhteşem bakışlarının altında yatan gerçeği gördüm Bianca. O gerçek beni bitirdi. Anlamlı görünen koskoca bir hayatın altındaki anlamsızlığı kaldıramıyorum. Hangi güç içimde her geçen gün yayılan bu hastalığa merhem olur? Kimseyi cezalandırmak niyetinde değilim. Birini cezalandırmamak için çokça vicdan ve merhamet sahibi olduğumu düşünüyorum. Cümlenin yapısı biraz bozuk. Olsun, pek önemli değil. Her gün nefret ederek uyanıyorum. Her gün bir öncekinden daha çok sıkıcı olmaya başladı. Bu durumun sefaletini daha çok çekmek istemiyorum. İntihar eden birçok birey geride bıraktıkları adına açıklamalarda bulunmuştur. Kimisi umut doluyken kimisi içinde bulunduğu karmaşadan şikayetçi olmuştur. Hayatın amacı hakkında çok düşündüm. İnsanların amaçları ne diye aklımın en dip köşelerinde kendime odacıklar kurdum. Ben kimim sorusunu sordum. Kendi kendime amacımın ne olduğu ya da ne olması gerektiğini düşündüm. Bu soruların net bir cevabını bulamadım. Sınırsız uyumanın işime daha çok geleceğine kanaat getirdim. Ne sorular sordum kendime. Hiçbir insanın cesaret edemediği ama içinde bir yerlerde üstü kapalı bütün soruların üstünü açtım. Okudum, Bianca. Gözlerimden yaşlar gelene kadar okudum. Belirsizliğin canıma tak ettiğini hisseder gibi oldum. Saatlerce kendime bir neden aradım. Her gün yeni bir nedeni kucakladım. Gün bitiminde bulduğum nedenler beni sahipsiz bıraktılar. Hiçbirine dargın değilim. Asıl gerçeğin olmadığı sadece insanlar tarafından kabul edilen gerçeklerin asıl gerçekler olduğunu gözlerimle gördüm. Şimdi ben nereye gideceğim? Kimilerine göre sonsuz bir cehenneme, kimilerine göre bir hiçliğe gideceğim. Ruhum kutusunun içinde duramıyor Bianca. Anlatamıyorum ruhuma. Lafımı bir türlü geçiremiyorum. Aklım kendinden geçmiş vaziyette. Duygularımı kontrol etmekte zorlanıyorum. İnsanlara karşı nötr bir konumdayım. Hiçbir şey hissetmiyorum. Sahibi olmak ya da sahibinin olmak benim tabularımı desteklemiyor. İnsanlar nasıl oluştu ve nasıl bu kadar yolu çekerek bugünlere geldiler? Bu konuyu kimse düşünmüyor. Hep bu oluşum bende boşlukta kalma hissiyatı uyandırıyor. Sonsuz bir boşluğa düşüyorsun. Hızının saatte kaç kilometre olduğundan kimsenin haberi yok. Bilinmiyor. Çakılmak için bir yer bulmaya çalışıyorsun fakat öyle bir yerinde henüz inşa edilmediğini görüyorsun. Varoluş üzerine fikir yürütmenin insanı derin bir anlamsızlığa ittiğini söyleyebilirim. Her şeyin kabul gördüğü doğruları kabul edip yaşasaydım daha mutlu olurdum sanırım. Hayat böyledir kalıbının içine girseydim daha iyi olmaz mıydı? Hayat; evlenmek, iş sahibi olmak, yaşamak, yaşlanmak, emekliliğe ayrılmak, tazminat almak, torun sevmekten başka ne olabilir? Bu işte. Niye abartıyorum ben? Kabul edemiyorum. Markalaşmak, her gün sermayesinin üstüne eklemek, yeni kıyafetler, lüks bir hayat kovalamacası canımı sıktı. Bu mudur hayat? Hakikat dediğimiz şeyin öznesi olan insanın bu kadar ucuza gitmesi ne tuhaf? Hakikatleri bir kenara bırakırsak eğer elimizde ne kaliyor Bianca? Soruyorum sana. Benim elimde hiçbir şey kalmadı. Uğruna yaşayacak, mücadele edecek hiçbir şeyimin olmaması acı veriyor. Koskocaman Dünya'da uğruna mücadele edecek hiçbir şey yok. Nasıl bir ölüm tasarlamalıyım kendime? Yarın işe gider gibi gideceğim ölüme. Yarın işe gider gibi. Tekrar edeyim mi? Yarın çok önemli olduğunu düşündüğüm işime gider gibi gideceğim. Acı yok artık. Kaostan sıkıldım. Düzensizlikten sıkıldım. Stresten, depresyondan, biriken kaygılardan sıkıldım. Bu defteri sana hatıra olarak bırakacağım. Bir gün uyandığında kargocu arkadaş sana bu defteri verecek. Ben o zaman çoktandır aklımda olan bir fikrin eylemini gerçekleştirmek üzere cesurca gideceğim. Bir dağın başında bir ölü adam bulundu haberlerini duyacaksın. O gün o haberi aldığında çoktan toprak beni unutmak için içine hapsetmiş olacak. Senden hiçbir dua beklemiyorum. Hiçbir şey beklemiyorum. Öylece oturmaya devam etmelisin. Gündelik hayatına kaldığın yerden hiçbir şey olmamış gibi devam et. Ağla, kendini yerden yere vur diyemem. Kendini kabul etmeyen, her şeye şüpheyle yaklaşan, sevgiden kaçan bir korkağın yasını mı tutacaksın? İnsanlara sırtını çevirmiş bir bencilin arkasından yapacağın tek şey atacağın kahkalar olsun. Hatta buraya kadar geldiysen buradan sonraki yazdığım şeyleri bile okuma. Yarın işine gider gibi gidecekmişim ölümün üzerine. Ne kadar cesurum, değil mi? Ahlaksızın önde gideniyim. Kendime yeni bir neden bulmaya gidiyorum. Şimdilik tamamen kendimi boşluğa bıraktığımı söyleyemem. Korkak, kendine neden üretecek. En çokta kendimden nefret ediyorum. Kendimi buraya kadar ben sürükledim. Şimdi buradan geriye dönmeye çalışıyorum. Her zaman sonumun nereye gideceğini merak etmişimdir. Hala etmeye devam ediyorum. İyi günler Bianca.