Merhaba Bianca. Geceleri uyuyamıyorum. Artık eskiye nazaran daha fazla ve etraflıca düşünmeye başladım. Nereye gideceğim? Nasıl bir yol haritası çizeceğim? Hepsi muallak. Gözlerimin açık kalmaya niyeti yok. Arkamda bıraktığım pek bir şey kalmadı. Kendimi tükettim. Zamanın önüne geçmeye çalıştıkça zaman beni gerisin geriye götürdü. Ölümün nasıl bir şey olduğunu merak etmeye başladım. Yaşamda merak edilecek pek fazla argüman olmadığını düşünüyorum. Her şey oluşurken içinde bir tükenmişlik hissini beraberinde getiriyor. Her insanın aklında bir plan var. Hayata geçirmeye çalıştığı kimilerine göre basit kimilerine göre zor planları için didinip duruyorlar. Talih kuşu kimin başına vurmalı? Şans toplarından çıkan rakamların kime isabet edeceği konusu yeterince gülünç. Her şeyin bir tesadüf içerisinde oluşma fikriyse en az diğerleri kadar gülünç. Hayvan olmam gereken bir yeryüzünde bilinçli olmayı seçtiğim gün aklımın kendini bir yerlerde gösterme çabasıysa gurur verici değil. Acı çekiyorum Bianca. Hissetmenin lüks olduğu acıları ruhumun en derinliklerinde yaşıyorum. Ortalıkta hiçbir şey yokken kendimi bu hale getirmedim. Bir aklım olduğu söyleniyor. Ben aklımın kurbanıyım. İnsanın fiziksel olarak çabalamasından çok fikirsel olarak çabalaması gerektiğini düşünenlerdendim. Gelinen noktaysa kurduğum bu tabunun başta ne kadar işe yarasa da şimdilerde bana getirisinin yoğun bir acıdan başka bir şey olmayışı. Neden basit bir Dünyalık olmadım? Neden mal mülk gözeten insanlardan olmadım? Neden lüks yaşam ve zenginlik için canını dişine takan insanlardan olmadım? Neden olmadım? Neden insanların üstüne basa basa çıkan hırsızlardan olmadım? Hak gasp etmenin bir cezası yok. İlahi takdire bırakılmış bir mevzudan ibaret sadece. Eşya çalan hırsızların ceza almasından çok bu hak gasp eden insanların ceza almasını daha ahlaklı buluyorum. Hırsızlığın empati becerisinden yoksun, bencilce bir yaşam süren insanlar tarafından yeryüzüne bırakılan bir kötülük olduğu kanısındayım. Umut vaat eden aşkların katilleri, umut vaat eden hayatların katilleri içimizde geziniyor. Her sokakta kan akmıyor ama her sokakta bir katil görmek çok zor olmasa gerek. Birinin katil sınıfına girmesi için insan mı öldürmesi gerekiyor? İnsanların umutlarını, hayallerini, sevgilerini alıp kullanan işi biter bitmez bir kenara bırakan insanların kan akıtan katillerden tek farkı kansız eylemler yapma alışkanlıklarıdır. Ucuz pazar ve etrafta milyonlarca malzeme var. Seç birini. Kağıt parçalarını ser önüne. Gerisi teferruat. Birçok şeyi anlamıyorum. Artık anlamak istemiyorum. Her şey önemsizliğini koruyor zihnimde. Şeytanın pabucunu dama çoktan attık. Şimdiyse şeytana taş atan işçilerin şeytandan daha iyi işçilik yaptığını gözlerimle görüyorum. Şeytan, bir motif ya da resimdeki en görünmeyecek detaydır. Bazen kendi kendime " Niye bu kadar aptalca hareketler yapıyorsun?" diyorum. Her şeyi düzeltmeye çalışamam. Her şeyi rayına sokamam. Tren rayından çıktıysa benim elimden gelen tek şey trenin duvara çarpmadan içinden bir şekilde kendimi kurtarmanın yollarını aramak olduğunu düşünüyorum. Dünya'nın içinde işler öyle dönmüyor. Kafamın içinde toparlamalıyım. Keyfime bakmalıyım. Umurumda değil demesini bilmeliyim. Bu şekilde ilerliyorsa düzen dediğimiz düzensizlik ayaklarımı düzene uyması için teşvik etmeliyim. Doğrucu Davud olmayı bırakmalıyım. Aklımda dönen sözde aklıma ve rasyonelliğe hizmet eden ve kendimin kölesi olduğunu düşündüğüm fikirleri zihnimden azad etmeliyim. Kabul etmeliyim. Bir toplumun içinde otoriter fikirleri benimseyip ister doğru olsun ister yanlış olsun o toplumun fikir bayraklarını her yerde sallamalıyım. Kendimin sahiplerini bulmalıyım. Fiyatım olmalı. Satılık eşya gibi her pazarda kendime yer bulmalıyım. İnan Bianca bilinçli olmaktan daha tehlikeli bir şeyin olduğunu düşünmüyorum. İnsanlara verilmiş en büyük hediyenin bilinçsizlik olduğunu düşünüyorum. Kabul ve itaatin her dönemde revaçta olan iki kavram olduğunu düşünüyorum. Hayatın planlaması alt sınıfın yaşamasına izin vermiyor. Yaşamamız için bir gün yeterli değil. Günlerimiz iş ve ev arasında mekik dokumakla geçiyor. Bizi seven biriyle bir aile kurup hayatta yaşamama mücadelesine devam etmeye devam ediyoruz. Şimdilerde aile kurumuna yönelik saldırılar yapılmakta. Toplumun mihenk taşı ailenin oluşan gündemlerle heba edilmesini izliyoruz. Günübirlikçiyiz. Bugün Dünya'da olan son günümüz psikolojisi içerisinde yaşıyoruz. Her şeye ulaşmanın bu kadar kolay olduğu ve gittikçe kolaylaşma içerisinde olduğu bir dönemdeyiz. İnsanların kusur kapatma konusunda eskiye nazaran daha az sorumluluk üstlendiği ve mükemmel insan yaratma tabusunun getirdiği sonuçları yaşıyoruz. Her şeyi yapmaya çalışırken hiçbir şeyi tam manasıyla yapamadığımız gerçeğiyle yüzleşmedik henüz. Gözlerim artık kendini kaybetmiş bir vaziyette. Gecenin karanlığında ruhumun içindeki bu buhran ve depresyondan kurtulmaya çalışıyorum. Geriye kalan karanlık ve ne yapacağını bilmeyen bir mekanizma. Ruhum bedenimin içinden her geçen gün taşıyor. Tamamen taşmasını bekliyorum. Hiçliğe varmak en büyük hedeflerimden birisi. Belki en büyük hedefim. Belki sadece bu hedef mahiyetinde yaşıyorum. Bilmiyorum Bianca. Kelimelerimin akışının önünü kesmeye çalışıyorum. Kendimi odamdaki duvarlara anlatma vakti gelmiş. Unutmuşum. Benim için mümkün değil fakat senin için mümkün olduğunu düşünüyorum. İyi günler dilerim sana Bianca.