Merhaba Bianca. Hiçbir şeyi beceremedim. Başarısız bir adam olarak insanların hafızalarında yer edineceğim. İnsanların beni bu başarısızlıkla uzun süre hafızalarında tutacağını sanmıyorum. İnsanların beni hatırlamasını istemiyorum. Ben bir dilenci değilim. Birkaç hafızadan hatıra dilenecek kadar derin bir sefalete henüz kendimi sürüklemedim. İşimden yakın zamanda ayrıldım. İnsanların beni kaybetmemek için çabalarını takdir ediyorum. Mevzunun düzenli bir iş hayatına karşı sıkılgan tavrımdan kaynaklı olduğunu açıkladım. Sıkılıyorum Bianca. Ne yalan söyleyeyim? Doğrusu bu. Çalışınca aklımdaki tilkiler kendine yeni dükkanlar arıyor. Her türlü sıkılıyorum. Şöyle olsaydı sıkılmadan yaşardım dediğim bir yaşam tarzını henüz keşfedemedim. Bu kafayla gidersem keşfetmek bir yana hiçbir merakım kalmayacak. Şikayetçi değilim. Kime şikayet edeyim kendimi? Kimsenin birbirini dinlemek gibi tutarlı davranışları yokken kime anlatayım? Birileri beni dinlesin takıntımı uzun zaman önce yendim. Şikayetçi olmanın bir faydası yok. Düştüğüm anlamsızlığın içine anlam tohumları ekmeye çalışıyorum. Başardığım söylenemez. Depresyondan nefret ediyorum. Kaygılarımdan, stresimden nefret ediyorum. Duygularımın birbirine karışmasından nefret ediyorum. Her şey yolunda gitse yine nefret edecek bir şey bulacağım. Hiç şüphesiz yeni bir nefret nedeni bulacağım. Neden? Her şeyin altında bir neden aramanın anlamsız olduğunu düşünüyorum. İnsanların her şey için basit nedenleri var. İyi olanın tutkusunu herkes ruhunun bir yerinde taşır. Kimse kendine konduramaz kötü olanı. Kimse nefret edilen, bir köşeye bırakılan, hüzün dolu olan olmak istemez. Mutlu olmanın sırrı kitlelerin içinde yatıyor. Bir ideolojiyi benimsemiş bir kitleye tâbi olmak bile bir mutluluk nedeni. Bir partiye üye olmak, bir sendikaya katılmak, herhangi kolektif olan bir fikri benimsemek getirisi ne olursa olsun insana mutluluk getiriyor. Öyle ki bir ideolojiye saplanmış bir insanı yaşamaktan hiçbir şey alıkoyamaz. Kitlenin içinde yoğrulmuş bu bireyin fikirlerini değiştirmenin ne kadar fazla güç gerektirdiğini biliyor musun? İdeolojinin pragmatik olduğunu söyle, ideolojinin rasyonel olmadığını söyle. Ne söylersen söyle. Nasıl açıklamaya çalışırsan çalış. Çabaların boşa gitmeye mahkumdur. İnsan yaşamak için güçlü bir neden bulduysa o nedeni elinden almamalı. Yaşamın bir nedeni var mı? Kitlenin içinde yoğrulmuş birey için bu sorunun cevabı " Var." olacaktır. Kitlelerin içinde ayrılmış, hiçbir bütünlük temelinde bir araya gelemeyen ideolojik çatışmalarınsa sadece çıplak kralların tahtını sağlamlaşmasına neden olacağı fikri zihnimde belirdi. Demokrasi kılığına bürünmüş truva atlarıyla nasıl yarışacağız? Yalanların ve doğruların ayırt edilemememesi truva atlarının işine gelecektir. Kitleler her zaman doğruya hizmet etmez. Truva atı hikayesinin sonu bilindiği üzere büyük bir hezeyanla bitmiştir. İdeolojik çatışmaların sonuysa truva atlarından farksızdır. Dünya'da artık iki kutuptan daha fazlası var. Sayıları tam olarak bilinemese de kitlenin içindeki ayrışmış ya da ayrıştırılmış ideolojileri saymanın belli bir rota oluşturacağı şüphesizdir. Ne demeli bu ideoloji manyaklığına figür olan insanlara? Ne demeli? Truva atlarıyla kendini soyanlarla savaşmalarını isteyebilirim. Bilinçli değillerse bir şey demenin lüks olduğunu düşünüyorum. Hırsızın farkında değilse soyulan, en büyük hediyem soyulana yeni hırsızlar bulmak olacaktır. Zayıfsa soyulan en güçlü hırsızı karşısına çıkarmak olacaktır. Dibi görene kadar soyulmasına göz yummak olacaktır. Zayıflıklarından kurtulması için en iyi dersim zayıflığının sonuna kadar kullanılması olacaktır. Halkın hakkını gözetmek bir güç motiflemesi değildir. Belimde mükemmel bir ağrı var. Bu ağrı sayesinde zihnimde olan bu saçma acılardan bir nebze olsun kurtuluyorum. Aklımdaki yarattığım adil olanı arzuluyorum. Burası için bir ütopyadan fazlası değil. Hayatımı ortaya atarak oynadığım kumarın kaybeden talihlisi olmaktan onur duydum. En büyük günahın bu yeryüzünde olan bitenin farkında olmak olduğunu anladım. Bu günahı her gün işlemenin birilerini kızdırması gerekiyor. Hırsızlara kızıyoruz. Yalancılara kızıyoruz. Kendi var olduğumuz toplumdaki ahlakın dışına çıkan her şeye kızgın insanlar görüyorum sokaklarda. Barlarda eğlenen insanlar görüyorum. Mutlu olan insanlar görüyorum. Atmosferin içindeki bunalmışlığım artık atmosferden fazlaca sıkıldığımı gösteriyor. Her şeyi görmenin telaşı içerisindeyim. Nasıl bu kadar tezat olan şeylerin bir arada ahenk içinde varlığını devam ettiriyor sorusu aklımın bir kenarında beliriyor. İnsanlarla birlikteliklerim insanların belirlediği yolun bitimine kadarmış. Her şey daha fazla kazanmak içindir. Doğadaki en basit kuralsa zayıfsan güçlülere biat etmek zorundasın. İnsanlığı mekanik robotlar haline getiren bütün otoriteleri reddediyorum. Karşımda olanlara bir can borcum var. Bu borcumu insanların almasına izin veremem. Borcumun sorumluluklarını üstleniyorum. Nasıl yapacağıma karar vermedim. Yeterince acı dolu bir hayat sürdüğümü biliyorum. Kararımın sonucunda acı çekmek istemiyorum. Ruhum her geçen gün daha fazla boşalmaya başladı. Ölümün nasıl bir yaşamı başlattığı konusunda henüz bir fikir sahibi değilim. Belki hiç olacağım. İstediğim bu. Anılmamak, hatırlanmamak, arzulanmamak... Yaşadığım her anın içinde var olan şüphem beni bitirdi. Doğruyu bulmak arzusunun peşinden gitmekse doğrusuz bir ben yarattı. En büyük sorunumsa her insanı sarıp sarmayalan o kadar insan varken benim haneme bir insan bile yazılmamış olması. Bu duruma düşmek için ne yaptım? Hiçbir şey. Madem varlığım konusunda bu kadar şüpheci tabularınız var. Ertesi sabah hiç var olmak istemeyeceğim. Acı. İyi günler dilerim Bianca.
hiçliğe varmak
Yayınlandı