Merhaba Bianca. Talihsiz bir gecenin içerisindeyim. Yatağımda bir o tarafa bir bu tarafa dönerken aklıma sana yazmanın uyuma konusunda bana yardımcı olacağı fikri geldi. Algılarımızın ötesine geçmenin mümkün olmadığını bilmemiz gerekiyor. Her yer yığınla bilgi dolu. Bilgilerin çöplüğünde doğruya ulaşmaya çabalamak en zor işlerden bir tanesi. Bu çöplüğe medyada karışınca içinden çıkılmaz bir hal aldığını görüyorum. Algı yönetimin kolaylıkla sağlandığı zaman aralığındayız. İki popülist söylem, birkaç popüler insanın ekranında bir metin paylaşması hemen verilen ilacın alınmasına vesile oluyor. Günümüz insanlarındaki en büyük sorunun güvensizlik olduğu kanaatindeyim. Aynı insanlar sırf birkaç milyon kitleyi arkasından sürüklediği için bir dalkavuğa kendilerini çabucak yakın hissediyorlar. Birinin toplumun dışına fırlatılması sosyal olmayan medyada atılan birkaç yazıya bakıyor. Hemen dışarıda kalıyorsun. Futbolda fişini çekme deyiminin artık bireyde fişini çekme deyimine dönüşmesini izliyorsun Bianca. İnsanların sosyallik anlayışı ekranındaki bildirimlerin çokluğuyla ölçülüyor. Pavlov'un zilden sonra et deneyi insanlar üzerinde bildirimden sonra sosyallik ödülüne dönüştü. Gözleriyle görmediklerini kelimeleriyle söyleyen bir adamın geleceği yer neresi? Duymayan kulağın duymasını sağlayan, akletmeyen aklın akletmesini sağlayan bu çarktaki dişlinin yeri neresi? Hiçbir yere sığamaz. Sınıfsal ayrışmanın hat safhaya ulaştığı, kırılma noktasına tırmandığı bir zaman aralığında bireye düşen en iyi ödül yalnızlıktır. Hesap vermenin sadece kendisini olduğu alan en iyi alandır. Konforun lüksle ölçülmesi, lükse dair kurulan hayaller ve insan sanki ölmeyecekmiş gibi yaşaması bizleri modern çağın en büyük mekaniklerine dönüştürdü. Ölümün en az yaşam kadar bilinen bir gerçek olduğu algısı bir köşeye atılmış kullanılmayan eşyaları andırıyor. Ölüm bilinmek istenmeyen bir gerçek halini aldı. İnsanlarsa son anına kadar anı yaşama arzusunu doyurmaya çalıştı. Neredeyiz? Sonsuz bir cennette miyiz? Anı yaşama algoritmasının sonsuz bir konfor alanında varlığını göstermesi gerekir. Fanilik nihayetinde bu ütopyamın en büyük zaafı. Miras bırakılansa kırık oyuncaklar. İçi boşaltılmış bir yaşam miras bırakılan. Miras bırakılan insanlıktan nasibini almamaktır. Miras bırakılan doğanın her geçen gün dozerlerle delinip betonlaşmasıdır. Gemi su alırken eline boş bir kova almış bir elemanın yapacağı en iyi şey geminin batma süresini birkaç saniye daha uzatmaktan başka bir şey değildir. Kabul etmeliyim. Duvarın birine kafa attığımı ve duvarın yumuşak bir maddeden yapıldığını yanılgısını bir kenara bırakmalıyım. Aksi takdirde kafamı yerden toparlamam imkansız olacak. Çabalamaksa amaç diğerleri gibi çabalamak için kendimi diğerleri gibi çabalamaya adapte etmem gerekiyor. Kimse Dünya'yı kurtarmak için gelmedi. En büyük kahramanların bile diğer toplumlarda en büyük katiller olduğunu görüyorum. En büyük hükümdarın kendi halkının refahı için mücadele ederken diğer hükümdarın halkının hakkına göz diktiğini görüyorum Bianca. İnsanlar salt bir birliktelik çabasında değiller. Ne için bunca kavga? Ne için bunca savaş? Öldürdüğümüz insanların topraklarında yaşayan katillerden birkaçı olmak için mi? Geçiciliğin bilgeliğine erişmiş insanı kutlamak gerekir. Geçiciliğin bilgeliği üzerine bilgelik inşa etmenin insana acı getirmekten başka bir şey getirmediğini akan kanların göstermesi gerekiyor. Bugün sefalet içindeki halkların kafasına " Ben güçlüyüm." algısıyla vurulan her sopa yalnızca o topluma değil bütün insanlığa vurulmuştur. Dayak cennetten çıkmadır. Tanrının bu kadar güzelliğin hayal edildiği bir ütopyaya dayak kavramını monte etmesinin gülünç olduğunu düşünüyorum. Komik bir espri değil. İnsanlar bir şeyleri kılıfına uydurmak için her türlü maskenin arkasına kendini saklayabilir. Bu deyişinde o maskelerden biri olduğunu söylemem gerekiyor. Kolumun yazmaktan ağrıdığını fark ettim. Merak etme Bianca. Devam edeceğim. Ruhumun en derinlerinde ne tür acılar var? Birileri ruhumun derinliklerinde yer alsaydı böyle olur muydu sorusuysa kendime sorulmuş en büyük soru. Henüz o derinliğe kendimden başka erişen birini bulamadım. Bulamayacağım. O yüzden kararımın arkasında durmanın en iyi ihtimal olduğu kanısındayım. Etraflıca düşünüyorum. Bu konuyu her gün üstüne basa basa etraflıca düşünüyorum. Gözlerin içinde gördüğüm sevgiden arındırılmış şehvet kokan güdüleri bedeninde toplamış bir canlılık. Her şeyimle yaşamaktan nefret ediyorum. İnsanlara her gördüğüm yerde " Hayatı sevin." öğüdünü vermekten kaçınmıyorum çünkü bir delinin kuyuya bir taş atmasının diğer delilere ilham kaynağı olmasından korkuyorum. Ben kendi kendimi tükettim. Aklımda askıda kalmış fikirlerle mücadele etmekten yoruldum. Acaba nerede yanılıyorum? Hangisi doğrudur? Hangi davranışlar ahlaklıdır? Ahlak var mıdır? Ben var mıyım? Amacım ne? Kitlelerin peşinden hareket etmenin neresi doğrudur? Kitleleri yöneten bir mekanizma var mıdır? Aklımda o kadar cevabı beni tatmin etmeyen soru var ki bugün kalemle yazmaya başlasam kaleme yetecek kadar sayfa olduğunu düşünmüyorum. Her şeyi anlamaya çalışmanın anlamlı olmadığını görmeni isterim. Bazı soruların rasyonel olmaya yetecek potansiyele sahip olduğunu bilmenin ve ısrarcı olmamanın faydalı olacağı kanaatindeyim. Neyse, daha fazla uzatmak istemiyorum. Sana yazmaya yetecek kadar zaman yaratacağım kendime. Belki bu zaman günlerimi, aylarımı alacak. Delilerinde son sözlerini dinlememiz gerekiyor Bianca. Herkese verdiğimiz kulaklarımızın birazını da delilere vermeliyiz. İyi günler diliyorum.