Merhaba Bianca. Yaşayanlar arasındaki yeni bir günümü daha geride bırakıyorum. Sokakta gördüğüm birbirinden intihal çalan, birbirini taklit eden hayat sahipleridir. Dünya estetik anlayışını yitirdi. Daha doğrusu özgünlük esaslı estetik anlayışını yitirdi. Hiçbir şey hissetmesem bile hala güzel kadınlar var. Birbirlerine benzemeseler belki bir şeyler hissetme arzum yeniden canlanır. Cinsiyetçi bir söylemde bulunduğumu düşünme. Birbirinin aynısı olma arzusunun günümüz dünyasında bir cinsiyeti yoktur. Nereye kadar yazacağımı bilmiyorum. Bir yerde kendimi bitirmeye tamamen karar verdiğimde yazmayı da bitirmiş olacağım. Anı yaşamanı öğütlüyorum. Zaten bu öğüdü uzun zaman önce bazı kitaplardan okumuşsundur. Belki okumamış olabilirsin. En azından bir defa o okuduğumuz henüz birbirimizden habersiz olduğumuz sıralarda duymuşsundur. Değişen ekranların içinde birbirinin önüne geçmeye çalışan reklamcılar var. Rekabetin en doruk noktasını yaşıyoruz. Yanlış bir rekabet içerisinde olduğumuzu bilmeyerek yaşıyoruz. Bu her gün vaktimizin büyük bölümünü elimizden koparıp alan aletin içindeki saçma sapan insanların hayatlarını merak ediyoruz. Saçma sapan diyorum çünkü Dünya'ya sanat, bilim, edebiyat konusunda hiçbir katkıları yok. Zaman trajikomik palyaçoların ardı arkası kesilmeyen gösterilerini izlemekle geçiyor. Özel hayatlarını hiçe sayarak insanlarla paylaşan bu palyaçoların tek derdiyse daha fazla göz önünde durmaktan başka bir şey değil. Göz önünde durdukları vakit sermayenin köleliğini üstleniyorlar. Yaptıkları yüz kızartıcı hareketlerse hiç umurlarında bile değil. Ahlakmış, insanlardan çekinme telaşı içinde olmakmış, toplumun yetiştiriciliğini üstlenmekmiş hiç mi hiç umurlarında değil. O kadar kendilerine güveniyorki bu palyaçolar bilgi konusunda yüzyıllık alimlere bile kafa tutabilirler. İnsanlığa katkıları ne? Hiçbir şey. Goy goy amaçlı varoluşlarından bir kez olsun bile şüphe etmezler. Kendileri için en önemli amacınsa ihtiraslı, sermayeli yeni günler yaratmak olduğunu düşünürler. Düşünüyorlar demenin düşünme eylemine bir haksızlık olduğunu düşünüyorum. Bu palyaçoları kim yarattı? Sen, ben, biz, siz... Hatta o güçlü egolarının altındaki bilgisizliği görüyor olsaydık kendimizden nefret ederdik. Palyaçoları; ailesini, toplumu, halkı, haklıyı gözetmeyen bizler sürüyoruz. Ne de olsa bir defa yaşayacağız? Tadını çıkaralım. Birilerin bizlerin sermayesiyle bizi eğlendirmesi gerekiyor. Dünya'da var olan inançlar arasından en tabulu olanını bu " Bir defa geldik. Tadını çıkaralım." tabusuna tercih ederim. Böyle bir hayat felsefesinin,felsefeden çok dalkavukluk olduğuna kalıbımı basarım. Felsefenin doğaya, insana, evrende var olan, bildiğimiz, farkında olduğumuz her şeye yönelik rasyonel bir boyutta anlam yükleme çabası olduğunu öğrendim. " Tadını çıkaralım, bir kez daha gelemeyeceğim." tabusuysa insanlığa yönelik kullanılan en büyük silahlardan biridir. Bu tabuda dalkavuklar ne anlatmak istiyor? Tabuyu nereye çekmeye çalışıyor? Her şeyi sömürmek, tüketmek, yaşam kaynağı olan yeryüzüne istikrarlı bir şekilde yok olmanın eşiğine getirdiklerini görüyor gibiyim. Fikirlerimin çoğunluk tarafından kabul edilmemesi, fikirlerimi bir köşeye bırakmam konusunda beni hiç ikna etmiyor. Ben niye bunları anlatıyorum. Kendi hayatımı devam ettirme konusunda şüphelerim varken niye Dünya hakkında fikirlerimi paylaşıyorum? Bilmiyorum. Silahımın tetiğini çekip " Canım cehenneme. Yaşarken içinde bulunduğum bu sonsuz cehennemin tadına doyamadım. Sonsuz olan bir cehennemde yanmanın manidar olacağını biliyorum." notuyla defolup gitmeliyim. Neden yaşamaktan soğuduğumu anlatıyorum Bianca. Dünya'da olan biteni değiştirmek gibi bir arzum yok. İnsanlarla uğraşmak zorunda olmak istemiyorum. Uzun zamandır insanların hayatlarına dair en ufak bir fikir beyanında bulunmadım. İnsanlardan isteğim tek şeyin benim yaptığım davranışın aynısını tekrar etmeleri olacaktır. Her hikayenin sonunda birileri kurtulmak zorunda değil. Ben yanmak istemiyorum, seninde yanmanı istemiyorum. Şunu bildiğimi eklemek istiyorum. Bizler yanıyoruz. Farkında değiliz. İstemediğimiz şekilde yanıyoruz. Cennete cehennemden tesiri olmayan bir ateş getirmek varken bizler kendi cehennemlerimizi kendi ellerimizle yarattık. Bedenimiz ruhlarımızı azad etti. Izdırap çekmeden yanıyoruz. Acı nedir? Bilmeden yanıyoruz. Öğrenmeye istekli bireye her şeyi öğretirsin fakat öğrenmek nedir bilmeyen birine hangi formülü uygularsan uygula hiçbir şey öğrenemez. Nereye gidiyor uğruna her şeyimizi feda etmeye hazır olduğumuz bu hakikat? Bir yere gittiği yok. Yerinde, keyfi yerinde, çevresindeki ruhlarla hiç telaşsız bir şekilde bekliyor. Neyi hakikat olarak kabul ediyoruz? Palyaçoları mı yoksa palyaçoları aramızda dolaştıranları mı? Hakikat konusunda benimkisi bir ironiden öteye gitmiyor. Hakikatin neye göre belirlediği konusuyla daha çok ilgileniyorum. Hakikatin doğmak ve ölmek olduğunu biliyorum. Arasında geçirdiğim sürenin benden çok zamanın beni yüzleştirdiği hakikattir. Değişkenlik gösteren bu hakikatin bölgesel bir ürün ya da lezzet olduğunun farkındaydı karakterimiz. Uykumun gelmesi hakikattir. Espri. Komik değil. Farkındayım Bianca. Gidiyorum. İyi olan her şeyi senin adına diliyorum.
hiçliğe varmak
Yayınlandı