Düşün ki bir su damlasısın... AŞK bahrine (denizine) karıştığında senden ne kalır geriye? Koca bir "HİÇ"! Evet, artık bu koskoca AŞK bahrinde bir "HİÇ"sin... Bu öylesine muazzam bir hiçliktir ki bir bakarsın AŞKın bizatihi kendisi SEN olmuşsun!.. Artık sen AŞKsın... AŞK denizinde boğulmuş, yok olmuş ve de hiç olmuş bir aşıksın...


Varlığa geldiğimizden bu yana hep o yüce AŞK denizine dalmak için çırpınıp dururuz adeta...Tüm sancılarımız, ıstıraplarımız ve de yoksunluklarımızın temelinde bu yüceliğe kavuşma arzusu yatar...Bu boşluğu derinden hisseden gönüller dile gelir, sese gelir, saza-söze gelir... Yetmez kalem konuşur, sanat konuşur...Esasında konuşan ne dildir ne de el! Asıl konuşan o yüce AŞKın mekânı olan GÖNÜLdür.


Gönlünü AŞK ile ısıt...AŞK ile yürü...AŞK İçin var oldun ve yine AŞK için yok olacak "HİÇ" olacaksın...