Oyuklar içerisinde yüreğimizin katmanları,
Merhemler de kâr etmez, artık biz iyileşemeyiz.
Biçareler gibi oturup kadere küsmek de nafile artık,
Yaşamayı değil, biz birbirimizi sevemeyiz.
Savurduğun sözler, esmer yüzümde patlayan tokat,
Ne bende tahammül kaldı ne de seni sevecek takat.
Belki de nefretinin zehriydi cümlelerinden dökülenler,
İşte biraz da oydu, beni karşında sersemleten sebepler.
Suskunluğum, zihnimde kurduğum cümleleri öldürüyor,
Lügatların darağacına asılmış bedenimi bana gösteriyor.
Ve bir kampana sesi uyandırıyor kabuslardan beni,
Sen gidiyorsun, şehir alacasına karanlıklara bürünüyor.
Şarkıların, türkülerin birleştiremeyeceği mesafelerdeyiz,
Beyhude çabalarla çırpınmak nafile, zamanın kafesindeyiz
Kaşlarını çattığında bulutlar çarpışırdı ya eskiden,
Yağmurlar eksik olmuyor akşam çökünce penceremden.
Bir ceylan bin sevinçle suya iniyor puslu gece yarılarında,
Benim ise yapraklarım dökülüyor sonbahar akşamlarında.
Ellerinle bir taş yarattın etten ve kemikten,
Senin eserin bu duygusuz taş gibi katı beden.
İhtimaller dahi uzak bizi bir araya getirmeye,
Dost değil, artık iki yabancı gibiyiz bu birliktelikte
Şimdi seninle bir kâğıdın iki yüzü gibiyiz.
İmkânı yok, bir daha yüz yüze gelemeyiz.
Oyuklar içerisinde yüreğimizin katmanları,
Doktor, hekim kâr etmez, biz iyileşemeyiz.