Kısa ama etkili olduğunu düşündüğümüz bu fani hayatlarda, çoğu zaman neden gerçekleşmesini tam olarak bilemediğimiz hedefler belirleriz. Bu hedefler genellikle tamamen kendi hür irademizle seçtiğimiz hedefler değildir. Bazen gerçekten başarılı bulduğumuz insanları örnek alırız, bazen ailemiz dikte eder, bazen de farkında olmadan manipüle edildiğimiz etkenler tarafından beynimize gizliden gizliye empoze edilir.

Bu hedeflere ulaşmak için kendimizi yarış atı gibi kamçılar, rakiplerimizi mat etmek adına türlü ahlaksız yolları seçeriz. Kendimizi, aslında bize ait olmayan bu yolda motive edebilmek için binlerce içi boş metaforla kandırırız. Nitekim çoğu kişi o hedefe ulaşamadığı için sürekli yakınır. Bu mızmızlananları çok uzaklarda aramaya gerek yoktur. Bazen yeni tanıştığınız bir erkek “Ben sakatlanmasaydım çok büyük bir futbolcu olacaktım.” der. Bazı kadınlar ise “Ben aslında doktor olmak istiyordum ama ailem şehir dışında okumama izin vermedi.” diye yakınır. Bu bahanelere bir ömür boyu sığınırlar.

Peki, gerçekten bu bahsettikleri hedeflere ulaşmak için ciddi bedeller ödemediklerini hiç düşündükleri olmuş mudur sizce? Bence hayır, çünkü insanlar günümüzde Maslow’un ihtiyaçlar hiyerarşisindeki en üst basamağa ulaşmanın ne kadar zor olduğunu bildikleri için kendilerine manasız hırslar edinirler. Bu hırslar aslında kendi talihsizlikleri, yol kazaları, hatta kabul etmeseler de bazen başarısızlıklarıdır.

Hırslarını kendi hedeflerine gitmek için pozitif bir enerjiye dönüştürmez, aksine etraflarına kin kusarak kullanırlar. Böyle insanları gördüğümde bunun nedenini kendimce çok sorguladım ve şu sonuca ulaştım: Çünkü çaresizler. Çaresizliklerini kabul etmiyorlar ve yetkin olmadıklarını kabullenemeyecek kadar kibirliler. Bu yüzden beceriksizliklerini etraflarındaki insanlara zulmederek örtbas etmeye çalışıyorlar. Ancak bu, ruhlarını daha da yaralıyor ve içlerindeki hırs, dibi olmayan bir kuyu gibi derinleşiyor.

Bu hırs öyle bir noktaya geliyor ki, ilk baştaki amacını unutup dalalet uykusuna yatıyorlar. Yolda kendilerine benzeyen ruhları yoldaş edinip birbirlerini avutuyorlar. Bu yüzden de yürüdükleri yoldaki hırsın manasızlığını kavrayamıyorlar. Bu boş hırs uykusundan belki bir gün bir derviş gelir ve onları dürter ya da ilahi adaletin terazisinde kendilerine yer bulduklarında uyanırlar.

Hırslarının nedenini bilmeyen ve cesur olmayan insanlarla karşılaşmamanız dileğiyle.