Kırıldım,
Orta yerden.
Bakma kanadığıma,
andığım birçok hadise var
gizlediğim, sahneye davet etmediğim.
Şahsiyet meselesinden söz ettiğinde,
Canlı yayınlarda son dakika olarak geçiyordu vahşetin!
Bilemezdim bilinmeyeni olacağımı.
Kırgın değilim, dargın hiç değilim.
Gözünde hiçken önemi arz eder mi muradımın?
Gözlerin arar mı artık beni?
Sevgi şecaat ister demişti.
Yanına yaklaşılması zor bir kelimeyle dile getirdiği
sevginin tanımı, yüreksizliğiyle tanımsız kaldı.
Bana bakmayın,
Ben kanarım, arada anarım, bazen de solarım.
Kaç fiyakalı sevgilere tanık olduk,
Kaç imtiyaza şahit olduk!
Sonra güm!
Bir kaya parçası herkesten sakındığımız yurdumuzun üzerine
düştü, ezildik.
Sabaha yetişemedik.
Güneşe gönlümüzü gösteremedik
Halimize mutluluğu buyur edemedik
ne ektiysek onunla zehirlendik
iki kişilik coğrafyamızı besleyemedik.
Kusurum, kusursuzluğuna aşıktı bilirsin.
Bilinen olmaktan kaçtık, açtık oysa her şeye
Bilmeliydi dağ, taş, insan, deniz, bulut, çiçek.
bilmeliydi tüm canlılar.
Görmesek de hissediyorsun değil mi
yalnızlığın gafletini?
Bilseydiler, tutup çekerlerdi üzerimdeki taşın altından.
Şimdi ise sorgusuz sualsiz suçlu yazılıyız tüm ilanlarda.
Ben sende suç buldum,
sen bizde.
İkimizde doğrusunu bilemedik sevginin.
Bir martının ya da bir serçenin kanadına bırakılacak
hayallerimiz olmalıydı; olmadı.
Bize sakladık,
sakladıkça aklandık sevgiden yana.
Sonra yabancısı olduk sabahların, güzelliklerin.
Kızgınlığım sana değil, bize.
Baş aşağı sarkıtılan ve işkencelere tabii tutulan
sevgiye gönül verdik.
Sonra umuda ermiş gibi mırıldanmaya başladık.
Parmak uçlarımızda danslar ettik.
Kimselerin duymasını, görmesini istemedik.
Şimdi sanır mısın bizi duyacaklarını,
Ne diyedir bu çığlıkların?
ben duymuyorum,
sen duyuyor musun çığlığımı?
Hayır mı.
Gönüllerimiz bile sağır kalmış bize.
Vaat etmek neyedir diyorum, kendime.
başı sonu mühim olmayan bir kayba
üzülenler olur mu sanırsın?
Biz infiali kabul eyledik,
haliyle sessizlik tarafından da intihale uğradık.
göğün dağa gülümsediği an inkişafa alındık
Tüm yargılayıcı bakışlar, sözler üzerimize döküldü.
Bakışların, sözlerin kalabalığı bizleriz,
Biziz kendimize yakın ama bir o kadar da uzak olan
Biz bir göğsün iki kişilik zindanına mahkumuz
kanatsız semalarda uçmayı hayal edeniz,
Bir gecelik aşkın hevesine kelebek oluruz
Sonra usulca ölüme terk ediliriz.
Hiç bilmez misin gönül susadığında tüm yağmurlar bir damla su etmez!
Dedim ya tüm kalabalıklar, biziz.
Biz insanlardan kaçarak kendi batağımızdakileri kurtardık.
Ne çok dalalet sahibiymişiz,
bir delalet lazımdı kimliğini kaybetmiş sevgimize.
Biz yıkıntıların altında yaşam mücadelesine tutulmuş iki mahkûmuz.
Tanrı katında iki yorgun sevgili,
sevgi yolunda iki korkak aşık
kendi yolunda avareleriz.
Ne acıdır kendimize anlam bulamamamız,
Ne kötüdür iyinin hazzından yoksun kalmamız.
Lime lime olmuş her yanımız,
neresinden tutarsan tut elde kalırız
söz edemeyiz de ne oldu diye.
aşk deriz,
huzur deriz,
ayrılık deriz,
deriz tüm hisli kelimeleri de
bir kez olsun hissizliğimize isim bulamayız.