Uğruna uçurtmalar uçurduğumuz histerik düşler,
kimileyin de yere düşürdüğümüz sözcükler oluyor.
Hız tarikatinin iştahlı müritleri durmaksızın dönüyorken
bir hayal endüstrisinin çeperinde,
afazi bir hastalıktan muzdarip dolaşıyoruz bizler de
avare âvare.
Pek çoğumuz…
Melankoli ülkesinin mutlu olmaya şartlanmış özgür köleleriyiz.
Teksif ediyor kalplerimizin çelişkisi her geçen salise.
Birörnek sûretlerden, birörnek siretlerden boğulmuşluk hâli belki.
Farklılık değil, farkındalık oysa arzularımızı kamçılayan.
Sahi… İstiğna makamından icazet alabilmek için kaç şeye sahip olmamalı,
kaç şeyin esaretini berhava etmeliydik?
Sahi… Ruhumuzun en doğurgan anlarında onu hangi hikâye ile emzirmeliydik?
El-cevap: Gerçek olmayan gerçeği yenemez.
Bize gerçek bir hikâye lazım.
Bir şifa lazım, bir yürek değneği.
Sesinde yankılanmaya, yüzünde yansımaya değecek bir beyazlık, cennet.
Ruhunun teriyle karılmış, nefes nefese kalmış,
dişini enâniyetine geçirmeyi başarmış,
acılarına evlatlık muamelesi yapmayan bir deli yürek.
Bize gerçek bir hayat lazım.
Gerçek bir teneffüs, gerçek bir ölüm.
Bize gerçek bir son lazım.