sen gittin 

eşikte sararmış yüzün kaldı 

gözlerin kaldı ıslak ıslak 

yetişsem, kokun buradaydı 

döndüğümde soğuktu yatağın 

başkasına uyuduğun,

başkasıyla uyuduğun 

hışımla çıktığım evi(m)izde saat öğleden akşama koşuyordu 

o sokağa ağaçlı yol ismini vermiştim

hatırlıyor musun? 

gölgesinde durup seni öptüğüm ağaç 

o gün orada değildi

vallahi çok baktım orada değildi 

zeytin kokusu gelirdi yürürken 

anladım, sadece seninle kokardı oralar 

tren garına giden yol daha kısaydı şimdi neden uzadı yürümelerim? 

ayaklarım geri geri gidiyor 

ah göreydim ya seni

şehre gelmiş bir yabancı gibi 

nereye gideceğimi soraydım ya sana 

ah 

ağlıyorum

burası beraber yemek yediğimiz yer değil mi? hani enginar var mı diye tutturduğum sonra yoğurtlu kızartma yediğim? 

bi abi vardı saatime bakacaktı antikaysa satıp beraber yine yoğurtlu kızartma yiyecektik

bi daha hiç yoğurtlu kızartma yemedim biliyor musun? 

buraya sevgi yolu diyorlarmış 

sen söylemiştin 

en sevgisiz halimle yürüyorum şimdi bu yolu 

en sevilmemiş halimle 

sahi ne zaman bıraktın beni sevmeyi? 

ben seni çok sevdim 

vallahi bak 

yanından geçtiğim çocuklar üzerine seni çok sevdim 

ne diye yük etmiştim kendime bu kadar eşyayı

şuraya bak  

piknik yaparız diye getirdiğim elbisenin çiçekleri soldu yokluğunda 

ben bıraktım ama sen yine git o pikniklere,

deniz kıyılarına, kumlara 

geleceğe ışık düşüren bir gülümsemeyle* gül yine 

cüzdanına çok sevdiğim bir kitaptan bir şiir sıkıştırmıştım 

oku lütfen 

“tanrım, hayat şurda üzüntüsüz,sade ! “ 

yanında olmaya bu ismi vermiştim 

üzüntüsüz, sade…

bu hayatta değil ama başka bi hayatta tekrar görüşmek dileğiyle 

hoşçakal..

hoşça kal