Didem Madak'a...



gittiğinden beri gözlerimde bir izmir büyüttüm,

çıkmaz sokak kanserli hücrelerimde

karşıyakadan çok aktım senin ruhuna.

eski bir yağmur eşlik etti

mazgallarda, araba camlarında ölüm vardı.

maviş anne, miss marple, polyanna,

ayla abla, füsun ve daha nicesi

nicesi düşerdi şiirlerinden baş aşağı.

ondan bu kanamalı şiirlerde

hatıra toplayıcısı olmam,

128 dikişle, pulbiber mahallesi'nde

grapon kağıtlarının asılı olduğu

hüzünbaz dalların küllerine ah etmem.


İç sesine seslendim, uzaklığın acıtıyor.

ışıl'a giden yolların yokuşunda nefesim tıkandı.

protez bacaklar ve kapanmış sinema salonları,

hayalet bir gişe memuru

adında gül geçen her şeye vuruldum.

çiçekli şiirler yazan ellerin

uykusuz gecelerimde saçlarımı okşadı.

çingene ruhum acıyla sevişti,

"acı dindi diyorum bazen yağmur dindi der gibi"


kolların sarılmak kokuyordu o gün

seni gelip götürmek için bekleyen ecele rağmen

füsun dedin, adında hem anne evlat

peşinde yitip gittiğin acımasız aşk

parıldıyordu çocuk gözlerde.

göçtün,

temmuzun sıcağında ve henüz on sekizdi yaşım,

kimse tutmadı hayal kuramayan ellerimden

bilirsin bazen yalnız kalabilir ciğerler

tıknefes, solgun, göksüz kalabilir

şiire düşkünlüğüm,

otuz yaşında asi kadınlığımı terk ettin

göçtün, ah'larım annesiz artık.