keşke toz olup havaya karışsam
daldığınız an bir yere, gözlerinizin önünde uçuşsam
belki o zaman görülürüm birkaç göze
gelirim dile ve dökerim hislerimi söze
göğsümdeki bülbülün boğazında dikenli teller
güzel cıvıldaması artık çok uzak, yalnızca keder dolu inleyişler
günahlarını görmezden gelenler, ellerinde telden kesikler
nereye gitmek ister bu kafa?
şarab-ı ızdırap uğruna mı,
unutmak adına kaldırılanlara mı,
evvelden kalma sancılara mı?
kendinden koparılan her candan,
ötekinden habersiz her adımından,
saydam gözlerindeki katran karası acıdan,
yaratılmış sanki cebelleştiği her yaradan
bu beden ki kendi evreninin yaratıcısı
korkudan zangır zangır titremeleri
duyulur uzaktan kaçış arayan inlemeleri
sonunda mahkûm kalır hâl içler acısı
sarılacak yaraları gözle sayacak birileri
kimse bilmez içindeki harabeleri
dıştan kusursuz gözüken kubbeleri
kimse bilmez pas tutmuş yüreği, dibe vurdukça yükselen acı selleri