Gözlerimin görmesini istemiyorum artık. Ruhum doygunluğa ulaştı Dona.
Seni gökyüzünde aradım, aptalca değil mi? Sonra yeryüzüne baktım. Bu da çocukça bir durumdu.
Sümbüllere baktım Dona... Kıyametin habercisiydi renkleri.
Ve vücudumu yakan tatlı bir ateş gibiydi hepsi.
Bugün sözlerim beni yutuyor ve ben bugün kendim olmaktan vazgeçiyorum.
İnceden inceye eriyorum senin için.
Yani kendim için.
Bugün seni kendimden ayıramıyorum ve bugün senden ayrılamıyorum.
Şafağın doğuşu gibiydi sana duyduğum hasret,
Ve sevgilinin dudaklarından şarabın dökülüşüydü aşkın.
Seni aradım. Kim olduğunu bilmeden...
Kim olduğumu bilmeden...
Kendimi dört duvar arasında kalabalıkta gibi hissediyorum Dona.
Ya beni öldür burada ya da ruhuna ram et...
Dayanacak gücüm var mı bilmiyorum.
İçimdeki merak ateşi zorluyor göğüs kafesimi ve yutkunamıyorum.
Yutamıyorum kaygılarımı.
Umursayamıyorum kendimi.
Ben bütünüyle sen oluyorum,
Sende kayboluyorum ve sende buluyorum
Yalnızlığımı
Gözyaşlarım yüzümü yakarak iniyor yakalarıma
Tutmak istiyorum damlaları
Kayıyor ellerimden
Senin gidişin gibi...
Uzak çok uzağız Dona...
Bırak gideyim.
Bırak sendeki beni...
Öldür bendeki beni...
Bırak özgür olsun benliğim ve senliğin...