Geç kalmak!
İki kelime ama bir ömür.
Bir ömür pişmanlık, bir ömür hayal kırıklığı, bir ömür yalnızlık...
İnsanların acısı, sancısı, hayal kırıklığı geç kaldığı içindir belki de. Birine, bir şeye, bir yere...
İnsan geç kalmalarıyla meşhur değil mi zaten?
Hep erteliyoruz, sonraya belki de yarına belki de başka bir güne ama hep bekliyoruz, gitmiyoruz, gelmesini bekliyoruz hep; o kişinin, o günün, o şeyin...
Peki ya sonra? Sonrası yok, sonrası hayal kırıklığı. "İnsan bir kere birine geç kalır ve bir daha hiç kimse için acele etmez." diyor Yaşar Kemal, tıpkı çoğu insanın içinde bulunduğu durumu özetler gibi. Nuri Pakdil: "Sevdiklerinizi, yüreklerinden sımsıkı tutun. Yarın, geç olmakla meşhurdur." diye ekliyor. "Hep yarınları bekledi bu insanlar, geldiğini hiçbir zaman fark etmediler." diyerek karşı çıkıyor Erdem Bayazıt. İnsan o an geç kalır ama bir ömür unutamaz, bunun ağırlığını taşır, keşkeler başlar hayatında, zamanın değerinin farkına daha çok vararak....
Hep sonrasını düşünmekten anı yaşayamadı insan, sonra heba oldu gitti, kimi yüreklerde, kimi zihinlerde...
Sahi, insan aslında bir hayal kırıklığından ibaret değil miydi zaten?