Bazen gözünün o an gördüğü şeyi uzun seneler saklamak isteyebilirsin ama poz yanabilir. Bazen zaman ayırdığın, emek verdiğin, sevdiğin ve büyüttüğün çiçeğin solabilir. Ardından başka bir yerde daha güzel görüntülerle alelade bir hâlde karşılaştığında özen gösterdiğin bir çekimden daha makul bir şekilde bu görüntüyü saklayabilirsin. Tohumunu ekmediğin bir saksıda nereden çıktığını anlamadığın yeni çiçeğin, düzenli suladığın çiçeklerden daha sağlam büyüyebilir. Hayat biraz budur, böyledir. Hayatın doğal akışına bırakamadığımızda bazı şeyleri -bu bir histen bir olaya kadar uzanan geniş bir skala olabilir- doğamıza aykırı davranışlarımız da bizi akıştan koparıyor. Yalakası olduğumuz hisler, şeyler, kişiler için kırk takla atarken dönen başımız yola çıkınca bizi düz çizgide yürütmüyor. Önce düz çizgide yürümeyi her seferinde başarmak. Sonra perendeler atmak. Sevmekle yetinmek. Sadece sevmekle de kalmamak. O ânda kalmak. Bazen razı olmak. Bazen boyun eğmemek. Her şekilde sevebilmek. Her koşulda sevebilmek. Yine de sevebilmek. -e rağmen sevmek. Sevmek istemek. İstemek. Yapmak. Varmak.

Ve

#inanmak-lar.