biri sağ yanağına tokat atarsa
ona karşılık verme
sol yanağını da ona çevir
iki üç dört
hasat zamanı vuran güneşe benzeyen dert
saçlarımda yumuşattığım her acı omuzlarımda yük kalmış
yaşamla yaşamak arasına çekilmiş dev set
dudaklarımdan içeri insanlık belası üflenmiş
dört beş altı
şimdi zihnimi dikenli tellerle döven müthiş bir acı
şakaklarımdan içeri vuran barış türküleri
gerdanımdan memelerime uzanan bu ağrı
ah bilal-i habeşi olsa beni anlardı
altı yedi sekiz
söylenilmemiş her renk ve boyanmamış her söz
girebileni selamlayan, içerimde yer etmiş kuz
evvela önce sevda sonra yaşam gelirdi
parmak uçlarıma inmeseydi nazarımdan silinen yüz
dokuza kadar on
adını anmak istemediğim birkaç şair ve ben
onlardan daha şairim, bilmem elalem ne der
kafamda kurulan bir panayır ve
şekerleme kokusunu dağıtan meltem
ruhumu özgür bırakacağım denize en yakın yükseltimden
onlarca kalemden bir dua gibi zikredilen aşk
bir eksildiğinde hiç kalan, harbe dönüşen aşk
artık diğer yanağımı uzatmayacağım