Yeryüzü sahibinin kutlu misafirisin. İkramın hiçbir misafire nasip olmayacak kadar fazla ve çeşitli. İlginin dal ve budağı arşı kaplamış durumda. Her şeyinle her şeye alâkadar oluşun bu yüzden. Değer, muhataplıkla olur. Rab seninle konuştu sadece. İsimlerini öğretti ilkin, oysa sen bir cüzdün yani Âdemdin. Murad tüm insanlıktı elbet. Sana öğretilen ne ateşin ismiydi ne toprağın ne de suyun. Eşyanın ifade ettiği hakikatti. Sanattı, marifetti, fendi. Ressamın bir tabloda çizdiği eliydi. Mimarın ölçüsüydü ya da mimardı belki de. Rab, ona ruhumdan üfledim dedikten sonra makamını tartışmaya ne hacet? Seni kendi sıfatından bir parçayla ebedileştirdi. O halde bedenin darlığına hapsolman niye? Gönül kuşunu uçurmak varken tenhalarda gezinmen neden? Melekler bile sana kıyamda dururken yolsuzların yoldaşlığını niçin arzularsın? Yandım, bittim, mahvoldum edebiyatını bırak bir tarafa. Hakikate göz kırpan gönül erlerini dinle. İsa’nın nefesiyle dirilen ruhunun peşinden git. Unutma ki değerini tartacak bir kantar henüz icat edilmiş değil. Lakin payenin hakkını vermezsen sökülür rütbelerin, et ve kemikle ortada kalakalırsın.
“Olsa âyineyi nümâyende-i rû-yi insan
Yüzü insan olur ama özü insan olmaz”
Öz gidince yüz bir bostan korkuluğu olur sadece. Özün dünyadan uçarken kabuğun toprağa karışır. Yuva, kuşla bir anlam ifade eder. Kuş uçarsa yuva harap olmaya mahkûmdur. Ruhuna beden yuvası her geçen gün dar gelmeye başlar. Nihayet vakti saati geldiğinde ardına bile bakmadan leşçilere terk edip gider. Bedeninin kemale ermesi zevalinin başlangıcıdır. Oysa ruhunun kemale ermesinde bir zeval yoktur.
Bir sudan ve bir kandan önce olunur insan. Çürüyüşünle başlayacak yeniden dirilişin öyküsü. Tomurcuklar filizlenecek o zaman katı toprağın bağrında. İnsanlığın gölgesi düşecek sahiden üzerine. O halde üstünlüğün ne posanda ara ne de yiyip içtiğinde. İradedir ruhundaki asıl cevher. Ve bir gün cevherinle açacak çiçekler, güneş gülümseyecek maveradan. Kulluğun kulpu başkasının elinde olsa da testinin içini doldurmak sana kalmış. Seçebilmek için yaratılmışsan seçebilmelisin de.
Korkma. İradeyi kullanmak ne tanrılaştırır insanı ne de şeytanlaştırır. Ne kaderin özgürlüğüne manidir ne de özgürlüğün kaderine. Yalnız aklı tek başına koşturmak yerine kalbi de yanına koymak gerekir. Tek başına koşan at yolda kalmaya mahkûmdur. İnsanın kemalâtına yetişecek bir merdiven henüz icat edilmiş değil, inişine de öyle. Her erimede bir derece vardır, her erimede bir dereke. Yükseliş merdivenini kullanmazsan hazinen ne yapsın hazinedar ne yapsın. Lakin paldır küldür gitsek de düştüğümüz yerden kalkmak babamızdan mirastır bize. Her şeye rağmen bu yükü taşıyacak bir kudretin olduğunu unutma. İraden var. Azmin dağlar kadar. O halde bırak başka nağmeleri, teninin telini çalıp durma. Beynin bir santral, istersen Allah’a bağlan istersen şeytana.