Başlangıcını bilmediğim uzunca bir zamandır yalpalıyorum yaşamakta. 

Amansız doluyor gözlerim, kalbim herbir şeyde hüzün buluyor ve sarmalıyor kendini onunla. Yaşamımın yoğunluğunda dahi hissettiriyor kendini hüzün. 


 Alışamıyorum birçok yeniliğe hala. 

Henüz kabullenemediğim hayatın gerçekleri günbegün yankılanıyor her yerde ve ben, insan olmak ne çetrefilli diye düşünüyorum. 


 Niyetim öyle melankolik bir yazı yazmak değil, uzun zamandır konuşamayan yüreğim şimdi ele veriyor kendini ve ben ne hissediyorsam onu yazmaya çalışıyorum içtenlikle. 


Yaşamak, hiç de kolay zanaat değil, hayat çok garip, hayat ne garip diye yazıyorum günlüğüme daimen. 


İnsan olmanın getirilerini cesurca karşılayamıyorum gibi hissediyorum. 


Yaratıcı’nın insana bahşettiği “hazreti insan” olma şerefinden çok uzak hissediyorum ve utanıyorum. Bu dünyaya ait hissedemeyen ruhum beni sevindiriyor aslında çünkü biliyorum ki ait olduğum yer burası değil, ancak bu denli aidiyetsizlik yüreğime ağır geliyor zaman zaman. 


 Öğreniyorum. Seviyorum. Yalpalıyorum. Gülüyorum. Ağlıyorum. Özlem duyuyorum. Kızıyorum, kendime ve insanlara ve karşı konulamaz hislerime. Affediyorum kendimi ve her şeyi. En nihayetinde “insanım” diyorum ve hak veriyorum kendime, bu hallerime.