Tanrım ne çok severim seni fakat beni büyük bir hayal kırıklığına uğrattın. Senin bu kayıtsızlığın “öyle” oluşun yüzünden başımıza gelmeyen kalmadı. Ne bize uzanacak bir elin ne ruhumuzu serinletecek bir dilin var. Senden duymaya özümüzü harcayacağımız sözler için kanımızı kurutacak nice savaşlar verdik. Basit ilahiler uğruna asırlarca birbirimizi yedik. Sana, bize uzanasın diye eller, kendini anlatasın diye bir ağız verdik. Sen ise hala o uzayıp giden boşlukta salınıyorsun. Varoluşumuzdan bu yana sana tüm medeniyet birikimlerimizi peşkeş çektik. Sırf kendini iyi hissedesin diye senelerce seni övdük. Söyledik senden merhametlisi yok, senden büyüğü görülmemiş, hüküm sürmediğin sırrına erişmediğin “tek bir tane” yok.

Fakat bakıyorum da neyin ne olduğundan dahi haberin yok senin.

Sana suda balık desek değilsin yuvarlanan kaya desek değilsin dikilip duran yorgun meşe desek hiç değilsin.

Zannediyorum toplansak… bir olsak? ağacıyla, toprağıyla, insanı, kuşu, böceğiyle seni alt edemeyiz. Senden fazlaya hiç erişemeyiz ama tahmin ediyorum ki bütün olsak kainatça hemen hemen sana denk geliriz. O zaman gördüğümüz, dokunduğumuz, duyduğumuza biraz biraz sen diyebiliriz.

-İbrahim