“Mülakat için mi gelmiştiniz?”
Hayır iş için…
“Peki. Cv'niz pek kalabalık değil. Ne iş yaparsınız?”
Yazarım…
“Hmm. Ne yazdınız şimdiye kadar? Duyduk mu hiç?”
Nereden başlayayım?
“Nerden isterseniz..”
İlkokulda tüm arkadaşlarımın karnesi baştan aşağıya “pekiyi” idi.
Benim resim dersim zayıftı.
Bir çocuğun ilkokulda resim dersi niye zayıf olur…
Çizemediğimden değil, çizmediğimden zayıftı.
Gururum kırıldı, ben de kırıklarımı yazdım…
Ortaokul, lisede devamsızlık demeyelim de devam sorunum vardı.
Okul birincisi olmamı kimse umursamadı.
Okulu bıraktım, sınıfta kaldım, atıldım…
Nedenlerimi yazdım…
Üniversitede her öğrenci gibi sabahladım.
Ders çalışmadım ama… hayaller kurdum.
Bir sabah belediye ekipleri geldi.
“Yıkım” için dediler. Bakkaldan veresiye çekirdek aldım.
Mühendisle çitleyerek izledik.
Bakkalı, çekirdeği, mühendisi yazdım.
Hayat beni zorladı, kaçtım ben de…
Senaryo yazdım, olmak istediğim dünyalara, karakterlere kaçtım..
Sattıklarım oldu ama çekmediler hiç. Her alan kafasına göre katili oldu hikayelerimin.
Gazeteye yazılar yazdım.
Bir mahlasın arkasına sığındım.
Onu duymuşsunuzdur belki, Cumhurbaşkanı okudu hani…
Başkası yazdı zannettiler.
Hala yazıyorum, çünkü sadece yazabiliyorum.
İnsan en iyi bildiği işi yapmasın mı?
İş için gidiyorum görüşmelere, bana İngilizce soruyorlar..
Bilmiyorum, diyorum
“Derdini anlatacak kadar da mı?” diye soruyorlar.
Derdimi bilse, derdimin hiçbir dilde karşılığı olmadığını bilse sormazdı belki.
Ekip çalışmasına da pek uygun değilim sanırım.
Maskem yok!
Beş yıl sonra kendimi nerede gördüğümü soracaksınız,
Uzun emel kalbi öldürür, diye öğrettiler bana.
Sanırım bu iş bana göre değil; derdimi anlatacak kadar bile İngilizcem yok.
Ekip çalışmasına, ekip arkadaşlarımla yarışa girmeye mecalim yok, sigara içiyorum, kutulu kahve sevmiyorum…
Çaya bile yedi şeker atıyorum. (Bardağına göre değişiklik gösterebiliyor ama hep tek sayı oluyor)
Plazada yazarlık yapılmaz ki!
Yazarın mesaisi güneşle ters orantılıdır. Uyamam ben sizin saatinize.
Yıldızları gücendirmektense sizi kırmayı tercih ederim.
Şu pahalı saatinizle oynamayı bırakın lütfen.
Zaman sanki sizin için önemliymiş gibi yapmayın.
Siz kelimeleri sarf edersiniz, ben onlara sığınırım.
Bir arada olamayız yani;
Plaza sizin, hayallerim benim olsun…
Kararımı verdim. Sizinle çalışmak istemiyorum…
Bilali Yıldırım
2021-03-24T13:08:39+03:00ilginiz için teşekkür...
Tuğba KORUCU
2020-11-25T08:45:45+03:00Muhteşem bir yazı 👏