Evvelsiz zamanın, zamansız bir anında yaşayan insanlar vardır. Kaybolan mutluluğu aramak yerine, şükür adı altında kabullenen varlıklardır insanlar. Ne evvelleri vardır ne de zaman kavramına uyan duruşları...


Gece vaktiydi, tavan lambası yanan bir aracın içerisinde oturup uzun uzadıya konuşuyorlardı. Uzun sessizliklerin olduğu ve durmadan türkü çalan radyo sayesinde bir geçmişe bir geleceğe gidiliyordu...


"Gidilmiyor Mahmut abi, istesen de istemesen de bir adım ileri gidilmiyor. Bir adım atacağım ama korkuyorum, ya yine en başa dönerse bu senaryo diye" diyerek derdini anlatıyordu Ali. Mahmut ise sadece dinliyor, konuşması gereken yerleri bekliyordu. Ali derin bir nefes alınca Mahmut hemen konuşmaya başladı "Bak Ali, hayat dediğin aslında aynı olaylardır. Hayatta hep ya fakir ya zengin kalacağız, ya seveceğiz ya sevmeyeceğiz, ya gideceğiz ya da gitmeyeceğiz. Bu liste uzar gider fakat hepsi aynıdır. Bizler sadece alışırız, bir önce ki yaşadığımız durumu yarın yine yaşayacağız, tepkimizin aynı olmaması gerekiyor, olursa kerizlik olmazsa tecrübe sahibi olanlar olmuş oluyoruz. Sen keriz değilsin Ali, sen 86 kromozonlu bir yaratıksın! Ya kardeşim, önceden ağzın yandı değil mi? Yine yanıyor? Ne değişiyor zannediyorsun? Acı yine aynı acı fakat bir önce ki acı ile şimdi ki acının arasından sadece zaman geçti, senin hatan burada işte. Unutuyorsun, unuttuğun içinde mahkum kaldığın bir hüzün dönemecin var" diyerek sinirlendi Mahmut.


"Abi ben bu başka demiyorum ki zaten? Ben sadece hep en başa dönülüyor diyorum, buna nasıl engel olacağımı bilemiyorum" dedi Ali.


Mahmut ilk önce elimizdeki yarısı el yapımı viski ile dolu olan 0.5’lik pet şişeye baktı, Ali'ye döndü " La kardeş, benim bana faydam olsa alkol pahalı diye el yapımı içmem, senin sana faydan yok benim bana yok. Ben senin derdine çözüm bulamam, dermanın bende değil. He illa bana yardım et diyorsan şundan 5 bardak iç, 3 gün 3 gece garanti veriyorum kimseyi duyamazsın, görürsün fakat duyamazsın. Buna ne kattıysam kör değil sağır ediyor, benim kendi elim ile yaptığımda bile fayda yok" dedi Mahmut.


Ali uzunca Mahmut'a baktıktan sonra -haklısın abi- dedi.


Ortamda biraz sessizlik oluştuktan sonra Ali bir anda yüksek ses tonu ile " Ya mahmut abi! Geri gitsem bin dert ileri gitsem bin dert, ben düşünemez oldum! Düşündüğümü düşünüyorum bu sefer Düşündüğümü düşündüğüm için beynim daha da karman çorman oluyor. Aşk desen faydasız, para desen bize yakışmıyor, iş desen onu da halledemiyoruz. Artık ben hangisine sitem edeceğimi şaşırdım, hangi derdimi yanacağıma karar veremiyorum." dedi.


Mahmut biraz yüzünü ekşitti ve "az kaldı sikeceğim artık! Sen önce şu hayattan ne istiyorsun ona bir karar ver! Aşk diyorsun salak saçma davranıyorsun, para diyip duruyorsun eline geçeni harcıyorsun, iş diyorsun? Yahu biz seni her ay bir işe koyuyoruz, sen ne yapıyorsun? Maaşı alır almaz çıkıp gidiyorsun! Sen fazla düşünme, sen düşüne düşüne kendi kendine beynini kemirmişsin!" dedi. Konuşması bitince daha fazla sinirlenen Mahmut bir anda elinde ki pet şişeyi açıp kafasına dikti "Sen beni delirttin! Beni evime götür! 10 dakika içinde ya götürdün ya götürdün! Götürmezsen kendimi de seni de yakarım! Manyak mısın nesin lan sen!" diye bağırınca Ali hiçbir şey söylemeden arabayı çalıştırıp evin yolunu tuttu...