Seni anlatmak, sesinle yazmak mutluluktur. Allah insanı iddiasından vurur nasıl güzel, ne derin, ne özlü bir sözmüş. İddialarımızdan vurulduğumuz günlerin içindeyiz.


İddialarından vurulanlar bir bir ayrılıyor. Düşüyor, dalımız, yaprağımız sevdadan önce düşlenen hayatımız… Yaprakları savurulup yerlere düşmüş kuru bir ağaç gibi bakıyoruz yaşamın bizde bıraktığı yaralara…


Tüm ayrılanlar aynı acıyla muzdarip, bırakıp gidenlerin kalbinde yağmur yaralarının açtığı kapanmaz delikler…


Varsın, anlatmak istediklerimizi sen söyle… Senin çığlığında büyüsün isyan ettiğimiz bütün gerçekler… Evet isyan diyecek cesarette değiliz hiçbirimiz. Sanki kulluk mecburiyetimizmiş gibi bir yük var üstümüzde. 


Karşımızda anlamak istemeyen, sonsuz bir çığlığın bastırdığı seslerini hakikat sanan zorbalar görüyoruz… Anlatmak yoruyor kalbimizi, dilimizi. Ama vazgeçmek yok… Sebebi belli… Kalbimize işlenmiş her hafta tazelediğimiz namazgahımıza kurulu iman! Ne zaman terk etmiş ki bizi? 


Varsın değişimin ulu tadına bakalım. Usta’dan öğrendiklerimizle yaşamaya devam edelim. Her değişim, gözyaşından ibaret değil mi? 


Akan yaşa, duyulan hüzne, kalbe ağır gelen cümlelere inat! Ruhumun derinliklerinde asla yalnız olmayan, arkadaşlarımla dolu isyan!