kirli bir duvar istasyon yanında
yalnız bir yangın musluğu, kırmızı
hüzünlü bir boşluk merdivenaltında
karışmış istasyon kahvesinin kadavrası
diğer cesetlerin arasına
bir rüya gördüm renkli bir duvar
önünde sen karşında ben
gülüşünü izlemektir en güzel hikâye
ve ben hiç görmedim gözlerinde ışıltıya dair bir ben
neredesin istasyon kahvesinin kadavrası
nereye gider en son bu banliyö hattı
dargınım
kim icat etti bu uzun yolları
şimdi bir uçurumun en ucundayım
ne varım ne yok
bir de sensizlik denen şu illet
ölmek üzereyim istasyon kahvesinin kadavrası
o kadar üzereyim ki yatağa her girdiğimde
çıkmamayı diliyorum korkusuzca
her geceyi geçirmek sabaha çıkmama dileğiyle
her geceyi geçirmek mutluluğun' dileğiyle
her geceyi geçirmek karanlık düşlerle
ölüm şimdi
bir yasemin kadar ötede
al beni yanına istasyon kahvesinin kadavrası
nerede uyuyorsan oraya
marş sesleri arasında al beni yanına
yorgunum hiç olmadığı kadar
hiç olmadığı kadar yaşadım son bir ayı
ve itiraf edeyim ıslatan yanağımı
yağmur değil gözyaşların
★
öl artık
öl düşümden
hayalini yap ve çek git bu şehirden
ama beni de götür
yapamam sensiz ben
yoruldum aynı duyguları hissetmekten
göster bana kirli duvarların' ışığını
ve yürüyelim ölümler boyunca istasyon kahvesinin kadavrası
çünkü metro istasyonlarında ne kadar varsan
o kadar yanımdasın
şimdi son kez tut elimi yaralı ellerinle
başı-mıza ne geleceğini bilmeden son kez
ve hoşça-kal istasyon kahvesinin kadavrası
kaçmadan sarıl bana istasyon kahvesinde
ölüm şimdi
bir yasemin kadar ötede