Bir pusulam olsun isterdim hep kuzeyi göstermeyen.
Güneşin sıcaklığını içime çekerek yürümek uzun bir yolda
Bir türlü varılmayan yerlere varmak
Limon ağaçları kurumasın diye kampanya başlatmak mesela
Belki o zaman 'içimiz hep bir hoşça kal ülkesi' olmazdı.
Anlaşılabildiğim bir zamanda yaşamak isterdim
ya da öyle bir zamanın olabileceğine inanarak
İnanmak, kanmak, acaba doğru mu diye düşünmeden bırakabilmek isterdim ruhumu.
Yorgunluğu, kırgınlığı, kalbi gölgeleyen her kelimeyi yok etmek isterdim
Her şeyin bambaşka olmasını isterdim, tabii bunu benden önce isteyen biri olmasaydı.
Bir sihrim olsun isterdim yıldızlı bir çubuktan fışkıran
Perihan ablası olmak isterdim birilerinin
Zeus hiç var olmamış olsun, ruh eşim hiç kaybolmamış olsun isterdim
İçimdeki sese mikrofon tutabilseydim belki halka seslenmek isterdim
Şeytan benden daha güçlü olmasaydı mesela iyi bir insan olmak isterdim
Bir sebebim olsun isterdim yaşama dair
sabahları yataktan kaldıran, pencere açtırıp gökyüzüne baktıran
Kendime faydam olsun, şu içime mıh gibi kazınan sancıya değsin isterdim.
Ah.
Ahlar Ağacı'nı yazmadan yetişmek isterdim Didem Madak'a.
Sancımız ortak, derdimiz bir
Ben sana sağır değilim, ben bize sağır değilim diyebilmek
Yalan söylemeyi becerememek isterdim
ve hiç yalan olmamasını evrende
Onca şey yazıldı kimse duymadı, beni de kimse duymayacak değil mi diye sorabilmek isterdim birilerine
Benim hiç kuzeyi gösteren pusulam bile olmadı ki diye bağırmak isterdim.
İçim nasıl ısınsın ki benim
Rüzgar bal gibi ters yöne esiyor işte
Bahaneler de hep hazır
Herkesin içi soğuk, bu dünya da soğuk ayrıca, doğru söylüyor bilirkişi.
İçimiz hep bir hoşça kal ülkesi bizim
Limon ağaçları da bu gidişle hep kurur, benim kampanya da tutmaz
Varılmayan değil ama dönülmeyen bir yere varırım bir gün.