Kanla sulanmış topraklara sahip şehrin içinde
yokluğundur diyorum acı,
nehrin sırtında susuzluktur .
açlıktır ve yoksulluktur,
bir o kadar kimsesizliktir anlamı.
Aslında anlamsızdır
ortasında hayatın yıkılıp kalması.
Özleminin sarhoş akşamından kalma sabahın baş ağrısı
Hani aynı kabtan yediğimiz emek
sofrası?
Vardır elbet bu yabancının da her kadehten sonra yakacak bir cıgarası.
…
Onca dil döktüm sana
kalmadı dilim, dil’sizim.
Tanıdık bir sitem bu,
garip bir şiir.
Bazen dönüyorum kendime,
diyorum ki;
Şair!
Kırık bir tahta parçası gibisin bugün.
Sırtında ihanetin izi,
için bir garip duman sahası.
Alıyor musun bari nefes,
soluyor mu en dip bataklığı ciğerlerin?
Soğuk bir taş üzerine koymuşsun kıçını
ne hal kalmış sende
ne soracak hatırın
ne de yazacak tek bir satırın Şair!
…
Onca dil döktüm sana
kalmadı dilim, dil’sizim.
Bir garip kabaca şiir bu,
Tanıdık bir isyan.
Ne güç kalmış bacaklarında
ne de hayâsı bedenindeki acının.
Zor bela tutarken kendini ayakta
Üzerine aldığın ağrıların ağır küfrü dönüyor dilinde.
Sahipsiz mezar üzerinde solmuş yabani bir ot gibi dövüşüyor,
dövüşüyor arsızca yüreğinin sahibi.
Uyanmaktan yana değilsin bu sabah,
bu sabah
zincire vurulmuş gibi…