Aşk nedir Jack? Hemen cevaplama, dur ve soluklan çünkü buna ihtiyacın olacak. Öyle kısa kelimelerin ve ulu sözlerden uzak bir dalga bu, hayır bir sarmaşık; aşk, Arapça kökenli bir uzantı, sarmaşıktan aldığı kadim hayat, soluk, içine çektiğin an seni sarmalayıp yollara çağıran bir ezgi. Sarmalar ve köklerini derine, topraktan bile derine sakladığın köklerine uzanır, ilk de seversin bu hissi Jack, sonra bir korku peşi sıra yakalar seni. Kendine sakladığın köklerine değen bir başkası, ötekisini görmek özgürlüğünü sallar, böyle düşünürsün ama yanılırsın. İşte tam burada aşk yüceleşir, tensel bir çekim ağından kurtulmuş daha derin bir bağ kurma yolunda zorlu mücadelen, dansın başlamıştır. Onu arzulamaktan çok uzak bir tekne sallanır durur bulutlarda, yağmur yakın, ağlıyordur ve sen şimşeklerin parlaklığını göremezsin cesaretin varsa, dokunmak artık anlam değiştirmiş bir uçurtmadır ve yağmurlu havada onun ruhuna uçmak istersin.
Zorludur hane, pes edenler kaçtı ve ininde başka yeni şeylerin serinliği ile yelleniyor Jack. Uğruna savaşanlar ise bazen yenildi, özlemleri dağlara yazıldı ve kimse umursamadı onları, şairler bir şeyler yazdı, herkes dedikodu yaptı ardından. Yüce bir varoluşun eşiğinde hissettirdi antik bir zaman diliminden günümüze ışık tutan hikayeler. Savaşmanın değersiz ve yeni hazların kapıda bekleyen bu dünyada, belki eski bir modaydı aşk. Uğruna kimsenin mektuplar yazmadığı, şiir dizeleriyle kağıttan uçak yapıp fırlatmadı uzakta olana, biraz nefret ve bencillik vardı her şeyde ve sıkıldı her biri. Bazıları sevdi ve acının en kudretiyle yalnızlığına çekilip dişlerini sararttı sigarayla, bazıları ise şuan uykusunda Jack.
Eskiden olsa aşk kelimesine söyleyecek tek bir kelimem bile olmazdı. Benden uzak ve saçma bir uğultu. Herkesin abarttığı bir ömürlük arzu.
Şimdi değişen ne Jack. Değişen her şey, anlıyor musun? Birini tanıdım, pek sıradan olmayan birisini. İlk gördüğümde dokunmak ve öpmekle coşan arzum dilimi kuruttu. Işıkların kapandığı bir sinema salonunda kalbim göğsümü zorladı ve gecesinde dans ederek eve yollandım.
Sıcak bir yaz ayında sevdim, kışın korkum büyüdü, yeni deneyimlere yelken açan bir oyuncak gibi hissettim, güzeldi hane, hiç bir şeyden habersiz seni seviyorum diyen yazısına defalarca bakıp salak gibi sırıttım. Sonra fırtınalı zamanlar göründü ufukta, kara bulutlar birikmiş, azgın bir sinirle geliyordu Jack. Korkmamak ne haddime.
Kaybetmek, zamanın çoğunu beraber fısıldadığın ve en saçma şeylerini anlattığın değerli anların gideceği korkusu nedir tattım; midem bulandı, biraz uykumdan oldum, düşüncelerim tekrar tekrar bozuk bir plak gibi aynı notaları çalıp durdu, gözlerimin gördüğü çoğu şey anlamını yitirdi anlıyor musun? Boş baktım biliyor musun?
Beylik sözlerim vardı hane, hayatı çözmüş bir tanrıydım ona göre, yetenekli ve her şeyi bir arada tutan yüce bir ruh, bırak beni ve özgür ol diyen kendisi kokuyordu hane sevgiden, hak etmediğini düşündüğü bir kış sarılmasında üşüyordu o. Bırak beni ve özgür kal, bensiz de solu bu dünyayı ve keyif al. Ah sevgilim, bu kader çizgisinde dans eden palyaçonun umutsuz gösterisi değil ki. Ben yaşadım sensiz, pekala yaşarım da nasıl diyebilirim, acılarım oldu hayal kırıklıklarım, hayallerimin üstüne işedim, yalnızlığım derin benim, severim de onu. Sensiz olmak demek kendimi kendimden mahrum kılmamak değil, sensiz yaşamayı istememek benim ki, anla beni.
Yüzsüz bir canavar de kendine, ağzımda bana dokunan insanların ruhları var, kırıntıları yapışmış, kirliyim diye fısılda ne yazar. Korkmuyorum ve korkuyorum da, her şeyin zıtlığında Jack, bazen insan düşünüyor, onsuz olmanın verdiği boşluğa bakıyor. Gördüklerim hoşuma gitmiyor Jack.
Seversin, aşk tutkuyla beraber solmuştur ama sevgi çiçek açmıştır, bazen susuz geceleri olur, gök gürler yapraklarını kapar, utangaçtır bazen, bazen ise coşkuyla güneşe bakar.
Onunla beraber yarattığımız şey sadece neşeli anların ve mutlulukların görkemli sarmaşıklı değil Jack. Çoğunlukla bir hüzün ve melankoli dolaşır yanı başımızda, o sessizleşir ben ise konuşurum durmadan, dondurma ister canı, ben ceketimi giyerim, cimler ıslak, fark etmez, otururuz anlıyor musun. Bazen kelimeleri bildiğin bir acı bırakır her yerimde, ince çizikler oluşur ve nefes aldıkça kanar, kanamasına izin veririm. O bunu gördükçe aziz der bana, sevmeyi beceremeyen bir kötülük var bende, her şeyi yok etmek isteten bir canavar uyuklar kalbimde. Seni kırmaktan nefret ediyorum.
Bende azizim hane, kır beni diyorum ne yazar. Bazen öfkeliyim de ona, sessizleşip karar verince benim adıma, kaşlarım çatıklaşır, güzelliğini dinlendirdiğimde sensin güzel diyen ruhsuz kelimeleri ölüdür ağzında. Savunur kendini yani, güzel değilim, bunu söylemek abes ve sen güzelsin hane, kırmadan ara yol.
Aşk nedir bilmem hissederim, burada yazılan bir tanım değil Jack, reçetesiz merdiven altı bir not bu. Bazılarına saçma bazılarına ise kocaman bir mazidir.
Onu seviyorum Jack. Eskiden olsa bu kelimenin güçsüz hissettirdiği bir yanını hissederdim, kulağımda sahte bir nota çalınırdı. İnsanlara söylemekten utandığım bir kirli çamaşırdı. Hislerin ölü mezarıydım anlayacağın. Sonra bana o oldu, kocaman toynakları vardı ve uzun mu uzun adımlar atardı, mamutumu gördüğümde gülüşüne aşık oldum, onu tanıdım, korkularını ve zayıflıklarla dolu ruhunu sevdim. Çabalarken tökezlediği anılarıyla uluduk anlıyor musun?
Bana o oldu, ölü mezarlığımda tonlarca cesettin altında kalan bendenize elini uzattı, bazen yanımda değildi, kelimelerini sadece kendine ve aç canavarına sakladı, benden kaçındı. Benim gibi yoktu sözleri aşka ve aramızda yol alan yola. Sessizdi, özür diledi sessiz olduğu anlar için, uyumayı tercih etti, daha güzel bir günde, güneşin bol ve gri bulutların dağıldı anda var olmak istedi yanımda. Daha zayıf ve göbeği erdiği vakit cilveliydi, kahkahası derin ama ardından canavarın sesiyle sindi her defasında. Şimdi ben aşkıma canavarı serbest bırak dedim, o da bıraktı. Korkuyor mamutum, bitmeyecek bir senfoninin sıkıcı notalarında kaldığını hissediyor ve uzak dur benden, bozuk ve parçalanmışım, uzağım sana ve ona diyor. Beceremedim diyor kendim olana, anlamıyor sokakta zamanı aldırmayıp yürüyen kalabalığı. Bende anlamıyorum ki sevgilim.
Bugün işte kendimle konuştum. Kafamda kelimeler ve seslerin uğultusu cirit ciritte. Yemek yiyen Almancılar, aileler ve çiftler gülerken ben kelimeleri doğru sıraya koymadan fısıldadım, kimse duymadı merak etme, kimse fark etmedi telaşlanma, sadece ben ve sesimle anlamsızlığın uğultusu vardı kafamda Jack. Burada ne yaptığım, onların neden güldüğü ve sessizce oturup ağzına sokuşturduğu yemeklerin anlamsızlığına dem vurdum, evde olmak isteyen bedenime karşın yanında olmayı dileyen yanım arasında ellerim bir şey yaptı, karşılığında para verilen şeyleri. Müdür geldi yanıma, biraz gülümse, sert bakıyormuşum hane Jack. Oysa ne sinirliyim ne de bir şeyim. O an, uzağım tüm kalabalıktan. Bir görüntü, bak ve kafanı çevir.
Bugün seni çok düşündüm sevgilim, seni değil Jack. Sana gülümseyerek geldiğim vakit, sen sadece kafanı salladığın anları izledim kafamdan, kendimden nefret ettim. Orada çamura bulanmış yatarken, ben yağmur gelecek diyen soytarıydım dimi. Bir umut tellalı, yakalayın adiyi, burnu nasıl da uzun yalan söyler, çarmıha gerin ve asın puştu.
Bugün düşündüm, yanında olamaya karar kıldım. Beni üzeceğin zamanlara kocaman bir tamam demek istedim, üzdüğün vakit kırılmayacağımın sözü yok ama tamam demek istiyorum sevgilim. Ellerini yaz ayında tutarken terlemesi en son düşündüğüm şey. Kendince yüzsüz ol, canavarı çayırlara sal, ağzında biraz salya aksın, burnundan öfke solusun ve biraz da dağları yesin. Gözleri benden uzak ve hiçliğe salınsın, tamam sevgilim. Şimdi elimi tutar mısın?
Bende hane seni üzücem, alıngan sisli düşüncende bir şeylerim sinirine dokunacak, yaptığım ve söylediğim şeyler gününü kara çalacak, kaçmak daha iyi gelecek ama kaç ben yine de yanında olacağım anlıyor musun? Sen değil Jack.
İşte son kelimeler yazılıyor, uyku kısa kes diyor uzaktan, oysa davul sesleri yeni başlamış, bu bir son değil, nihaiyi bir balat hiç değil.
Aşk nedir, aşk herkesin için bir şeylerde var olmanın özgürlüğünü ve acısını paylaştığı bir ötekisidir.
Elimde kanlı kılıç yok, kalemim ve gecelerim var bana saklı, düşlerim var senle olanından; geleceğim saklı gülüşünde bebeğim.
Tatlı uykular.