Aynanın karşısında kendine baktı. Saçındaki beyazlar onu şaşırtmıştı. Ne ara bu kadar beyazladı? ilk aklına gelen soruydu. Yine de kendini beğendi. Bazen aynı manzaraya bakıp beğenmediği de oluyordu. Peki neden? İnsan neden bir gün sevdiği, beğendiği şeyi başka bir gün beğenmez, çirkin bulur. İnsanın aynayla imtihanı nedir? aklına gelen diğer sorulardı.


“İnsanın aklı neden hiç susmaz?” hep bir şeyler sorar ve anlamaya çalışır. “İnsan ancak ölünce susar” dedi içindeki babaanne parça. Heh o da geldi, bütün parçalar tamamlanıyordu. Bir de böyle her şeye; vardır bir hayır, demek ki kısmet bu kadarmış, akacak kan damarda durmaz, her şerde bir hayır her hayırda bir şer vardır gibi cümleleri sıralayan, ete kemiğe büründürsen babaanne kılıklı bir parçası vardı işte.


“Bi sittir git” dedi içindeki babaanneye bilimsel parçası. En bilimsellikten uzak şekilde. “İnsanın iç dünyası neden çatal bıçak takımı gibi?” diye sordu meraklı parça. İçindeki parçalar arttıkça karışıklığı da artıyor insanın. Artmaması makul ve konforlu sanki çeyizde kullanılsın diye üretilmiş takımların tersine. 


Sobanın başına geçti. Oradan aldığı sıcaklıkla iç dünyasını ısıtmaya çalıştı. İyi duygularından yararlanmak için kurmuştu bu sobayı buraya, biraz da nostalji olsun diye. Aksi gibi her seferinde onu bir başka travmasına taşıyordu bu sac yığını. Her katilin olay yeri ziyaretine verdiği ehemmiyet gibi insan beyni de travmasına karşı aynı hassasiyeti gösteriyordu şüphesiz. 


“Bir evde soba ve tavuk varsa o evden çöp çıkmaz” dedi içindeki babaanne ve ekledi yakacaklar yanar, yenecekleri de tavuklar yer. Babaanne tüm kurtarıcılığı ile onu hatırlamaya başladığı anının kötü duygusundan tavuk marifetiyle çıkarmayı başarmıştı. 


Sobanın üzerindeki demlikte yansımasını gördü. Demliğin şeklini almıştı yansıması, suratı daralıp uzamıştı. İleri geri hareket ederek yansımasıyla oynadı bir süre. “İnsan iyi hissetmek için harcadığı enerjinin sadakasını verse kötü hislere tahammül etmeye yeterdi” dedi içindeki bilimsellikle sürekli çelişen bilimsel parça.


“Bugün günlerden ne?”dedi kim olduğunu bilmediği bir parça. Bunu fırsata çevirip telefonun saatine baktı fırsattan istifade eden parça. 11:00 dedi küsüratı yok sayarak. “Bir şeyler yesem iyi olacak” dedi her fırsattan istifade tıkınan parça. Kalabalık bir sofra kurdu iç dünyasından ve tek başına oturup yedi göz göz yumurtasını ekmek banarak.


13 Aralık 2023 İstanbul.